Bizden ba’zı kadınlar seher vakti mezâra gidip Onun cesedini bulamamakla berâber meleklerin gelip: Îsâ diridir diye söylediklerini haber vererek bizi şaşkına çevirdiler. Bizlerden ba’zıları da mezâra gidip kadınların söyledikleri gibi buldular. Fekat kendisini göremediler, dediler. Ve Îsâ onlara: Ey aklsızlar, Peygamberlerin bütün söylediklerine kalbleri geç inananlar! Mesîhin bunları çekip kendi izzetine girmesi vâcib değilmiydi? dedi. O zemân, Mûsâ ile bütün Peygamberlerden başlıyarak, bütün kitâblarda kendinin hakkında yazılmış olanları onlara açıkladı. Varacakları köye yaklaşdıklarında kendisi dahâ uzak yere gidecekmiş gibi yapdı. Onu zorladılar: Bizimle berâber kal, zîrâ akşam yakın, zâten gün bitmek üzeredir, dediler. Onlarla berâber kalmak için içeri girdi. Onlarla berâber sofraya oturduğunda, ekmeği alıp bereket düâsını okudukdan sonra, ekmeği parçalayarak onlara verdi. Ve onların gözleri açıldı, onu tanıdılar. Kendisi onlara görülmez oldu. Birbirleriyle konuşarak: Yolda o bizimle konuşurken ve kitâbları bize tefsîr ederken, kalbimiz içimizde yanmaz mıydı? dediler. Ve hemen Orşilime döndüler. Onbirleri ve onlarla berâber olanları toplanmış buldular ve: Rab gerçekden kıyâm etmişdir ve Sem’ûna göründü diyorlardı. Onlar da yolculukda vâki’ olanları ve ekmeği parçalamasını, onu tanıdıklarını anlatdılar. Şimdi onlar bunları söylerken, Îsâ bizzat kendisi ortada durup onlara selâm verdi. Onlar ise şaşırarak bir rûh gördüklerini zan etdiler. O da onlara: Niçin ızdırâb çekersiniz ve kalblerinizde niçin şübhe var? Ellerim ile ayaklarıma bakın, ben bizzat kendimim. Bana ellerinizi sürün, bende et ve kemik var, rûhda ise yokdur dedi. Bunu söyleyip onlara kendi el ve ayaklarını gösterdi. Onlar da sevinçlerinden henüz inanamayıp hayretde iken: Burada yiyecek bir şeyiniz var mı? dedi. Kendisine bir parça kızarmış balık verdiler. Alıp onların yanında yidi: [Ve ba’zı vasiyyetlerde, nasîhatlerde bulundukdan sonra] onları Beyt-i unyâ karşısına kadar çıkardı. Ellerini kaldırıp onları mubârek kıldı ve o esnâda ayrılıp göğe kaldırıldı) demekdedir.
Yuhannâ İncîlinin ondokuzuncu bâbının, otuzbirinci ve dahâ sonraki âyetlerinde ve bâblarında ise: (Ertesi Sebt günü, bir büyük gün olduğundan, çarmıhlanmış olan cesedler, Sebt günü de haç üzerinde kalmasın diye, yehûdîler onların bacaklarının kesilip [kırılıp] cesedlerin kaldırılması için Pilatusa yalvardılar. O vakt askerler gelip, ikisinin bacaklarını kesdiler. Fekat Îsânın öldüğünü görünce bacaklarını kesmediler. Fekat askerlerden biri onun böğrüne bir mızrak sokup, akabinde kan ile su çıkdı. Bundan sonra Arimetalı olup, yehûdîlerden korkduğundan kendisini gizliyen Îsânın şâkirdi Yûsüf; Îsânın cesedini kaldırdı.