Önceleri Îsâya geceleyin gelen Nikodimos da gelip, yüz litre kadar karışık mürr-ı sâfî denilen hoş kokulu bir zamk ve ud ağacı getirdi. Onu yehûdîlerin âdeti üzere buhurlıyarak kefenlere sardılar. Çarmıha gerildiği yerde bir bağçe olup, bağçede henüz kimsenin konmadığı bir kabr var idi. Yehûdîlerin hâzırlık günü [Cum’a günü] olduğu için Îsâyı oraya koydular. Çünki kabr yakındı. [19. bâb]. Haftanın ilk gününde dahâ karanlık iken, sabahleyin Mecdelli Meryem kabre geldi, taşı kabrden kaldırılmış gördü. Hemen koşup Sem’ûn Petrus ve Îsânın sevdiği şâkirde geldi ve onlara: Rabbi kabrden kaldırmışlar ve onu nereye koymuşlar bilmiyoruz dedi. Petrus ile o şâkird çıkıp kabre doğru gitdiler. İkisi de berâberce koşdular. Fekat diğer şâkird Petrusdan evvel, kabre geldi ve içeri bakdı. Kefenleri yere konmuş gördü ise de, içeriye girmedi. Arkasından Petrus gelip kabrin içine girdi. Kefenleri yere bırakılmış, Îsânın başında olan başörtüsü de kefenlerle berâber bırakılmamış, ayrıca bir yerde sarılmış gördü. O zemân diğer şâkird de girip, gördü ve inandı. Zîrâ “Îsâ ölülerden kıyâm etmesi lâzımdır” yazısını henüz bilmiyorlardı. Sonra bu şâkirdler evlerine gitdiler. Fekat Meryem kabrin yanında durup ağlıyordu. Kabrin içine eğilip bakdığında; Îsânın cesedinin yatdığı yerde, biri başında diğeri ayağında, beyâzlar giyinmiş iki meleği oturuyor gördü. Onlar kendisine: Ey kadın niçin ağlıyorsun? dediler. O da onlara: Çünki Rabbimi kaldırmışlar ve onu nereye koyduklarını bilmediğim için ağlıyorum dedi. Bunu söyledikden sonra arkasına dönünce, Îsâyı duruyor gördü ve Îsâ olduğunu bilmiyordu. Îsâ ona: Ey kadın niçin ağlıyorsun? Kimi arıyorsun? dedi. O da onu bahçıvan zan edip, ona: “Ey efendi, eğer sen onu götürdün ise nereye koyduğunu bana söyle. Ben de kaldırıp götüreyim” dedi. Îsâ ona: Ey Meryem! dedi. O da dönüp, Ey muallim dedi. Îsâ ona: “Bana dokunma; çünki ben dahâ babamın yanına çıkmadım. Fekat kardeşlerime git ve onlara söyle. Benim babam ve sizin babanız, benim Allahım ve sizin Allahınızın yanına çıkıyorum” dedi. Mecdelli Meryem, şâkirdlere gelip, “Rabbi gördüm şunları söyledi” diye haber verdi. O gün haftanın ilk günü, akşam olunca yehûdîlerin korkusundan şâkirdlerin toplandıkları yerin kapıları kapalı bulunduğu hâlde Îsâ gelip, ortada durup selâm verdi. Kendinin ellerini ve böğrünü gösterdi. Şâkirdleri ise Rabbi görmekle sevindiler. Îsâ onlara tekrâr selâm verdi: Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum, dedi. Bunları söyledikden sonra, üzerlerine üfürüp: İşte, Rûh-ül-kudsü alın. Her kimin günâhlarını afv ederseniz onlar afv olunur. Ve kimin günâhlarını alıkoyarsanız [afv etmezseniz], onlar alıkonur, dedi.
- 75 -