Lâkin, Îsâ, haçda öldükden üç gün sonra, tekrâr dirilerek, kendisine inananlara göründü. Bundan sonra semâya çıkıp, babasının sağ tarafına oturdu. Babası da dünyânın bütün işlerini ona terk etdi. Ve kendisi geri çekildi. İşte, bizim va’z edeceğimiz dînin esâsı budur. Buna inananlar, öteki dünyâda Cennete, inanmıyanlar ise, Cehenneme gideceklerdir) dediler.
Bu sözleri dinleyen Çin Fagfûru, papazlara (Ben sizden ba’zı şeyleri süâl edeceğim. Bunlara cevâb verin) dedi ve şöyle sormağa başladı: (İlk süâlim şudur: Siz, Allah, hem bir, hem de üçdür diyorsunuz. Bu, iki iki dahâ beş eder gibi, ma’nâsız bir lafdır. Bu işin aslını bana îzâh edin!) Papazlar cevâb veremedi. (Bu, Allahın bir sırrıdır. İnsanların aklı buna ermez) dediler. Fagfûr, (İkinci süâlim şudur: Yeri, göğü ve bütün âlemi yaratan çok kudretli Allah, kullarından birinin işlediği günâh için Onun, bu işden haberi bile olmayan bütün sülâlesini nasıl günâhkâr sayar? Bunların afvı için nasıl olur da, kendi öz oğlunu kurban etmekden başka çâre bulamaz? Bu, Onun büyüklüğüne yakışır mı? Buna ne dersiniz?) dedi. Papazlar yine cevâb veremedi.(Bu da, Allahın bir sırrıdır) dediler. Fagfûr, (Üçüncü süâlim de şudur: Îsâ, bir incir ağacından mevsimsiz meyve istemiş, ağaç vermeyince onu kurutmuş. Mevsimi olmadan meyve vermek, bir ağacın yapamıyacağı bir şeydir. Böyle olduğu hâlde, Îsânın buna kızıp ağacı kurutması, bir zulm değil midir? Bir Peygamber, zâlim olur mu?) dedi. Papazlar, buna da cevâb veremedi.(Bu işler ma’nevî işlerdir. Allahın sırlarıdır. İnsanların aklları buna ermez) dediler. Bunun üzerine, Çin Fagfûru, (Ben size izn ve müsâade veriyorum. Gidiniz, Çinin istediğiniz yerinde va’z veriniz) diye onlara müsâade etdi. Onlar, Fagfûrun huzûrundan çıkdıkdan sonra, meclisde bulunanlara dönüp, (Ben Çinde böyle saçmalıklara inanacak bir ahmak bulunacağını zan etmiyorum. Onun için bu adamların, bu hurâfeleri va’z etmelerinde, hiçbir mahzûr görmedim. Ben emînim ki, bunları dinleyen vatandaşlarımız, dünyâda ne ahmak kavmler bulunduğunu görerek, kendi dinlerinin kıymetini dahâ iyi anlıyacaklardır) dedi. Papazların, süâllerin hepsine cevâb veremediklerini hâtırlatmak için, bu kitâbımıza (Cevâb Veremedi) ismini koyduk.