369

İslâm dîninin koyduğu hükmlerin aslı ve gâyesi, insanlar arasındaki ihtilâfların yok edilerek, hepsinin se’âdet ve menfe’atlerini aralarında müşterek kılmakdır. Kur’ân-ı kerîm, beşer lisânlarının en güzeli olan, arab lisânı üzerine indirilmişdir. [Arab güzel demekdir. Lisân-ül-arab demek, en güzel lisân demekdir.] Farzlarda ve diğer ibâdetlerde bütün milletler ve kavmler eşid tutulmuşdur. Hac farîzası ile de, Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvere bütün islâm milletlerine (Ümm-ül-evtân) ya’nî mukaddes mahal ittihâz kılınmışdır. Bir müslimân küçük yaşından i’tibâren, Kur’ân-ı kerîm okumağa alışdırılarak ve arabî dersler verilerek kolaylıkla arabî lisânını öğrenir. Böylece, bütün islâm milletleri ile fikr alışverişinde bulunabilir. [Çünki aralarında müşterek bir lisân te’sîs edilmişdir.] Ezân, nemâz, oruc, zekât, hac, bilhâssa nemâzın rüknleri, Cum’a nemâzı, cemâ’at ile nemâz ve imâma uymak gibi, umûmî üsûller ile de, âdetleri farklı olan kavmleri, islâmiyyet, birbirine yaklaşdırıp, müşterek bir i’tikâda ve ibâdetlere sevk eder. Mekke-i mükerreme de, bir islâm merkezi ve müslimânların toplandığı bir yer olarak, onların mukaddes yerleridir. Onu sevmek, muhâfaza ve müdâfe’a etmek, dînî bir vazîfe ve bir borçdur. Çünki şark, garb, cenûb ve şimâl memleketlerinde bulunan müslimânlar, ömrlerinde bir def’a olsun birbirlerini görmemiş ve görmeleri de mümkin değildir. Yüzbinlerce müslimân, hac farîzasını yerine getirmek için, Mekke-i mükerremede bir araya gelerek, ilm ve fikr alış-verişinde bulunur, dînî akîde [inanç] ve sevgilerini te’kîd ederek, birbirleriyle kaynaşırlar. İşte islâmın esâs maksadı, bütün milletleri ve kavmleri, îmânda, ibâdetlerde ve güzel ahlâkda birleşdirerek, kardeş yapmakdır. [Dünyânın her neresinde ve] hangi zemânda olursa olsun, islâmiyyete uyanlar, uydukları müddetce, izzete, se’âdete ve muvaffakiyyete kavuşurlar. Şimdi de, yeryüzündeki bütün müslimânların, ehl-i sünnet i’tikâdında birleşdiklerinde, asrlardan beri olduğu gibi, eski islâm kuvvetini ve şerefini kazanıp, birbirleri ile sevişeceklerine, âlemin huzûr ve se’âdet ile dolacağına hiç şübhe yokdur.

PAPAZLARIN AHMAKCA İFTİRÂLARINDAN BİRİ DE, İSLÂMİYYETDEKİ CİHÂD EMRİNE SALDIRMALARIDIR. BU İFTİRÂYA CEVÂB, MUHTELÎF KİTÂBLARIMIZDA VARDIR.

Hıristiyanların islâm dînine isnâd etdikleri iftirâlar sırasında, bu papaz, (İslâmiyyetde, cihâd-i fî-sebîlillah farzdır. Hıristiyanlıkda ise, cihâd emri yokdur. Bu hıristiyanlığın fazîletine bir delîldir) demekdedirler.

CEVÂB: Cihâd emri; Ahd-i atîkin içerisinde bulunan kitâbların her birinde açıkca bildirilmişdir. Îsâ aleyhisselâmın, (Ben şerî’ati yıkmağa gelmedim. Ben yıkmağa değil, temâm etmeğe geldim) buyurmuş olduğunu, dahâ önce zikr etmişdik.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.