Reliable 5V0-31.23 Test Notes 🐒 5V0-31.23 Interactive Course 🏦 5V0-31.23 Interactive Course 🙊 Go to website 《 www.pdfvce.com 》 open and search for 《 5V0-31.23 》 to download for free 🐟Reliable 5V0-31.23 Test Price - search results

If you're not happy with the results, please do another search

İyi karşılık. Oruç yalnız benim içindir, onun mükâfâtını ben veririm. (Hadîs-i kudsî-Şir’at-ül-İslâm) Günâhlar unutulmaz, mutlaka cezâsı verilir. İbâdetler çürümez, sevâb ve mükâfâtı verilir. (Mâverdî) Cömertlikten doğan güzel huylar vardır. Bunlardan biri de mükâfâttır yâni iyiliğe karşı iyiliktir. (Ali bin Emrullah) Yâ Rabbî! Artık sana rücû etmek (dönmek) zamânım çok yakın. Bundan sonraki, dünyâ ve âhiret hayâtımın safhaları şu olacak: Dünyâ elemleri, sekerât-ül-mevt (ölüm hâli), kabir hayâtı, haşr (dirilip toplanma) âlemi, mükâfât ve mücâzât (cezâ) ihtimâlleri… (Hayri Aytepe)...

1. Hoş görü, başkasının kabahatini görmeme. Resûlullah efendimiz; “Allahü teâlâ Cennet’te, içerisinde keskin misk kokuları esen bir şehir yarattı. Suyu selsebil kaynağından gelir. Ağaçları nûrdandır. Şehirde kusursuz güzellikte hûrîler dolaşır ki, her biri yetmiş perçemlidir. Hûrîlerden bir tânesi yeryüzünde görünseydi, doğu ile batının arasını aydınlatır ve yer ile gök arasını güzel kokusuyla doldururdu” buyurunca, dinleyenler; “Ey Allah’ın Resûlü! “Bu yer kimin içindir?” diye sordular. Peygamber efendimiz; “Alacağını, müsâmaha hoş görürlülük ile isteyen içindir” buyurdular. (Müsned-i İmâm-ı A’zâm) 2. Terk edilmesi gerekmeyen şeyleri başkasına faydalı olmak için terk etmek. Müsâmaha, cömertlikten doğan güzel bir huydur. (Ali bin Emrullah)...

Kefenlenip tabuta konmuş ölü. (Bkz. Cenâze) Edrâ Eslemî dedi ki: “Medîne-i münevverede daha önce Kur’ân-ı kerîm okuduğunu gördüğüm birisi vefât etti. Techiz işi bittikten sonra na’şını taşıyıp götürdüler. Peygamber efendimiz oradakilere; “Onu yavaş götürünüz. Allahü teâlâ onu sevdi. Şüphesiz o, Allah ve Resûlünü seviyordu” buyurdu. (Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce) Na’şı kabr başına koyunca iş yapmayanlar oturmalı veya çömelmelidir. Yahûdîler ve hıristiyanlar gibi ayakta durmamalıdır. (Seyyid Alizâde) Cenâze namazı kılındıktan sonra na’şın başında duâ etmek câiz (uygun) değildir, mekrûhtur. (Kerderî)...

Kusurlarını bilen, kendisinden râzı olunan nefs. Rabbinin indinde, makbûl olan nefs. Nefs-i mardiyyeye kavuşan kimse, verdiği her sözü yerine getirir. Adâletten ayrılmaz, kerem sâhibidir (cömerttir). Herkese lâzım olan bilgileri anlayacağı derecede söyler. (Erzurumlu İbrâhim Hakkı)...

Îmân etmiş nefs. Allahü teâlâyı anmakla huzûra eren, İslâmiyet’in emirlerini yapmak kendisine zor, ağır gelmeyen nefs. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Ey mutmainne olan nefs! Râzı olmuş ve râzı olunmuş olarak Rabbine dön. Seçilmiş kullarım arasına karış ve Cennet’ime gir. (Fecr sûresi: 27-30) Allah’ım! Sana kavuşmaya îmân eden, kazâna râzı olan ve verdiğine kanâat getiren nefs-i mutmainne isterim. (Hadîs-i şerîf-Nesâih-ül-İbâd) Nefs-i mutmainneye kavuşmuş olan insan sabırlıdır. Yumuşak ve güleryüzlüdür. Ayıbları örter ve kusurları affeder. Allahü teâlâya tam teslim olmuştur. Çok ibâdet yapar. Cömerttir. İslâm dîninin emirlerinden bir karış ayrılmaz. (Erzurumlu İbrâhim Hakkı) Bir insan vilâyete kavuşup velî olunca nefs-i emmâresi nefs-i mutmainne olmuş, küfürden, inkârdan kurtulup, Rabbinden râzı olmuştur....

Âlemin kendisi ile övündüğü zât. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm için kullanılan saygı ifâdesi. Fahr-i âlem sallallahü aleyhi ve sellem insanların en cömerdi idi. Bir şey istenip de yok dediği görülmemiştir. İstenilen şey varsa verir, yoksa cevâb vermezdi. (İmâm-ı Ahmed Kastalânî) Fahr-i âlemin isimleri, hâlleri, Tevrât ve İncil’de yazılı idi. Yahûdî ve hıristiyanlar, teşrif etmesini, gelmesini bekliyordu. Fakat kendi kavimlerinden gelmeyip, Arablardan geldiği için kıskandılar ve O’na inanmadılar. (Kastalânî)...

Allahü teâlânın insanları dünyâ ve âhirette râhat, huzûr ve seâdete (mutluluğa) kavuşturmak için peygamberleri vâsıtasıyla bildirdiği yol, emirler ve yasaklar. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Doğrusu Allah indinde (katında) makbûl olan din İslâm’dır. Kendilerine kitâb verilenler (hıristiyanlar ve yahûdîler) kendilerine ilim geldikten (İslâm dînini bildikten) sonra aralarındaki çekememezlik, kin ve düşmanlıktan dolayı (onun hakkında) ihtilâfa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şüphesiz ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir. (Âl-i İmrân sûresi: 19) … Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim (dîninizin hükümlerini tamamladım), üzerinize olan nîmetimi tamamladım ve din olarak da İslâm dînini (verip ondan) (Mâide sûresi: 3) Size gönderdiğim İslâm dîninden râzıyım (yâni bu dîni kabûl edenlerden, bu dînin emir...