Reliable 5V0-31.23 Test Notes 🐒 5V0-31.23 Interactive Course 🏦 5V0-31.23 Interactive Course 🙊 Go to website 《 www.pdfvce.com 》 open and search for 《 5V0-31.23 》 to download for free 🐟Reliable 5V0-31.23 Test Price - search results

If you're not happy with the results, please do another search

...gizliyoruz dediğini işitdim. Bir bölük kuşlar gördüm ki gagaları zümrütden, kanatları yâkutdan idi. O sırada gözümden perde kaldırıldı. Doğudan batıya kadar yeryüzünü gördüm. Biri doğuda, biri batıda, biri de Kâ’benin damı üzerinde üç alem [sancak] gördüm. Sonra çok hâtunlar gelip çevremde oturdular. Muhammed aleyhisselâm doğar doğmaz başını secdeye koydu. Parmağını semâya kaldırdı. Sonra bir bulut indi ve onu kaldırıp götürdü. Bakdım yerde göremedim. Gözden kaybolmuşdu. Sonra “Muhammedi bütün âlemde dolaşdırınız. Bütün mahlûkât Onu ismiyle, sûretiyle ve sıfatıyla tanısın, bilsin” diye bir ses işitdim. O bulut bir anda Onu geri getirdi. Onu beyâz bir yün içine sarmışlardı. Sardıkları kundak sütden ak, ipekden yumuşak idi. Yine bir bulut geldi, öncekinden büyük idi. Bulutun...

Alnındaki nûrun bana geçmesini istemişdim. Fekat Allahü teâlâ başkasına nasîb etmiş, dedi. • Muhammed aleyhisselâmın nûru, Âmine vâlidemize intikâl etdiği ânda, bütün putlar yüzüstü devrildi. Bütün şeytânlar âciz kalıp, işlerini yapamaz oldular. Melekler İblîsin tahtını parçalayıp, denize atdılar ve İblîse kırkgün cezâ verip, eziyyet etdiler. Sonra kaçıp, Ebû Kubeys dağının üzerine çıkdı ve şiddetli bir feryâd etdi. İblîsin bu feryâdını duyan bütün orduları etrâfında toplandı. Onlara; Vay sizin hâlinize. Muhammedin “aleyhisselâm” doğması yaklaşdı. Bundan sonra Lat ve Uzzaya tapılmaz. Tevhîd nûru bütün âleme yayılır, dedi. Muhammed aleyhisselâmın nûrunun, Âmine vâlidemize intikâl etdiği gece bütün sihrbâzlar ve kâhinler işlerinde âciz kaldılar. Kehânet sona erdi. Sihrler te’sîrsiz kaldı. O gece yeryüzündekiler, gökden “Âhır...

...aralarında geçen konuşmayı şöyle nakl etmişdir: Sizi islâmiyyete da’vet etmek için geldik, dedim. Vâlî siyâh elbiseler giymişdi. Niçin siyâh elbiseler giydin diye sordum. Müslimânları Şâmdan çıkarıncaya kadar siyâh elbiseler giyeceğim, dedi. Bize Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” haber verdi ki, sizin şu ânda oturduğunuz topraklarınızı da biz alacağız dedim. Vâlî; Siz gündüz oruc tutup, gece yemek yiyen kavm değilsiniz ki, buraları alabilesiniz, dedi ve bize orucdan sordu. Biz de gündüz oruc tutup gece yemek yidiğimizi söyleyerek, nasıl oruc tutduğumuzu anlatdık. Bunları dinleyince vâlînin yüzü simsiyâh oldu. Sonra bizim yanımıza bir kimse katarak Herakle gönderdi. Heraklin bulunduğu şehre yaklaşınca, yanımızdaki adam, siz bindiğiniz bu develerle şehre giremezsiniz. Sizi başka bineklere bindirelim, dedi....

Çok mal bulunmazdı evinde, fevtinde, görüldü, zırhı rehinde. Vârını fakîre verirdi, yoksul olunca, sevinirdi. Ekser zemân gördüğü şeyler, yanında, dünyâ neye değer? İhsânları, herkese çokdu, birşey yok demek, onda yokdu. Ba’zan, o kadar çok verirdi, düşmânları hep, eğilirdi. Şefkati boldu, her leîme, müşfik babaydı, her yetîme. Her işinde vardı, çok hikmet, hiç etmedi kimseye minnet. Hastayı ziyâret ederdi, derdliyi şifâyâb ederdi. Teheccüdü hiç bırakmazdı, Allah korkusundan yatmazdı. Tutardı herkesi, Peygamber, hep kendi nefsîle berâber. İftihâr ederdi, kullukla, huylu idi, ilâhi hulkla. Bir mektebe oldu, müdâvim, Allahdı, zâtına muallim. Anlatmak için Rahman, anı, Kur’ânda hoş etdi beyânı. Haşra dek, Şâh-ı enbiyâya, olsun salevât, bî nihâye! Olsun Âline, Eshâbına, salât, selâmı âcizâne!]...

Bu sebeble, her asrda gelen insanların kâbiliyyetlerinin farklı olmasından dolayı, dinleri de farklı oldu. Bu farklılık, dinlerin aslının bir din olmasına mâni’ değildir. Nitekim, güneşin ışığının farklı yerlerde, farklı şeklde görünmesi, bu ışıkların hepsinin aynı güneşin ışığı olmasına mâni’ değildir.) Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Peygamberliği bildirilince, Onun istidâdı bütün Peygamberlerin istidâtlarından dahâ mükemmel ve dahâ mu’azzam ve bütün âfetlerden sâlim oldu. Şübhesiz Onun ümmetinin istidâtları da, diğer ümmetlere nisbetle dahâ mükemmel oldu. Muhakkak ki, bütün Peygamberlerin dinleri, zuhûruna ve zemâna göre sırât-ı müstekîm-i Muhammedîde ve dîn-i mardıyye-i Mahmûde-i Ahmedîde münderic ve dâhil oldu, toplandı. Allahü teâlâ [Âl-i İmrân sûresi 85.ci âyetinde meâlen], (Muhammed aleyhisselâmın getirdiği islâm dîninden başka din...

● “Bir kimseye deli denilmedikce, îmânı temâm olmaz.” 1/213. [Mektûbât Tercemesi: 256.] ● “Sen olmasaydın, sen olmasaydın, gökleri yaratmazdım” hadîs-i kudsîsi, Hâtem-ür-Rüsül “sallallahü aleyhi ve sellem”in şânında vâki’ olmuşdur ki, hûb [sevgi] olmasaydı, yaratılış açığa çıkmaz ve âlem devâmlı yoklukda kalırdı. 3/122. ● “Allahü teâlâ ile öyle vaktlerim olur ki, o anda hiçbir melek ve hiçbir Peygamber bana yaklaşamaz [aramıza giremez]” hadîs-i şerîfindeki nâdir vakt nemâzdır. 1/293.[Mektûbât Tercemesi: 465.] ● “Onun gibi hiçbir şey yokdur” âyet-i kerîmesinin fârisî tercemesi bîçûn ve bîçugûnedir ki [nasıl olduğu bilinemez ve nasıldır denilemez], ilm, şühûd ve ma’rifet Ona yol bulamaz demekdir. 1/38. [Mektûbât Tercemesi: 69.] ● Gecenin yarısı veyâ üçde birini ki, gece yarısından gecenin...

...olmakdır ki, muhaldir [mümkin değildir]. 4/24. ● “Lâ teknetü min rahmetillah” âyet-i kerîmesi, âmme-i hakâyıka nisbetle ercâdır. 6/170. ● Lâ yü’minü ehâdüküm hattâ yükâlü innehu mecnûnün “hadîs-i şerîfdir.” [Bir kimseye deli denilmedikçe, îmânı temâm olmaz.] 6/173. ● Lâ yese’unî erdî ve lâ semâî ve lâkin yese’unî kalbü abdil mü’mini [Yere ve göke sığmam. Fekat, mü’min kulumun kalbine sığarım] hadîs-i kudsîsinden, hulûl ve ittihâd [birleşmek] ma’nâsı fehm olunmaya ki [anlaşılmaya ki], Hak teâlâ ondan münezzeh ve müberrâdır. Bir emr-i bî-keyfdir ki, erbâbına vâdıh ve hüveydâdır [açık, bellidir]. Men lem yezük, lem yedri [tadmıyan bilmez], andan her ne ki bizim tehayyülimizde vâki’ ola [hâtıra gele]. Hak sübhânehû ondan pak ve berterdir [yüksekdir]. 6/123....