1249

Bunlar, kendilerini beğenmiş câhillerdir. Kur’ân-ı kerîme uyduklarını sanıyorlar. Hâlbuki, nefslerine ve şeytâna uymakdadırlar. Herkesi de Kur’ândan ve (Buhârî)den ma’nâ çıkarmağa kışkırtıyorlar. Bu ahmaklara aldanmamalıdır. Her müslimân, (Ehl-i sünnet)i’tikâdında olmalı ve dört mezhebden birine uymalıdır. Dört mezhebin kolay taraflarını araşdırıp, birbirine karışdırmağa (Telfîk) denir. Nefse ve şeytâna uyarak, telfîk yapmak yasakdır. [İhtiyâc olduğu zemân, bir iş için câiz olur.] Din adamı geçinen câhil kimse ile müctehid olan âlimler arasındaki fark, yer ile gök arası gibidir. Hattâ şeytân ile melek arasındaki fark gibidir. Fekat, gâfil, ahmak ve nefslerine bağlı olduklarından, kendilerini âlim, kâmil sanıyorlar. Böyle kimselere zındık denir. Bu zındıkları şeytân aldatmış olduğundan, müctehidleri taklîd etmek istemiyorlar. Anlıyamıyor ki, Nass ile açık bildirilmiş şeylerde ictihâd yapılmaz. Bu söz, hiçbir şeyde ictihâd yapılmaz demek değildir. İctihâdda en ileri giden Ebû Hanîfe hazretleri, za’îf hadîs ile bildirilen şey üzerinde bile ictihâd yapmazdı. Mezheb imâmlarının hepsi, bir soru ile karşılaşdıkları zemân, bunun cevâbını, önce Kur’ân-ı kerîmde ararlardı. Kur’ân-ı kerîmde açıkca bulamazlarsa, hadîs-i şerîflerde ararlardı. Hadîs-i şerîflerde bulamazlarsa, (İcmâ’-ı ümmet)de ararlardı. İcmâ’da da bulamayınca, bu soruya benzeyen başka sorunun, Kitâb, sünnet ve icmâ’da bulunan cevâbına (Kıyâs) ederek, benzeterek, ictihâd edip cevâbını bulurlardı. Bin seneden beri bütün müslimânlar, âlimler, sâlihler, Velîler, hep bu dört mezhebden birine uydular. Hiçbiri, kendinin müctehid olduğunu iddi’â etmedi. Yeni türeyen mezhebsiz bir zındıkın sözüne aldanıp da, mezhebden ayrılmamalıdır. Dört mezhebin hiçbiri, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden kıl kadar ayrılmamışdır. Hepsi, müslimânlara, Kitâb ile sünneti açıklamışlardır. İslâm âlimleri, müslimânların dört mezhebden birini taklîd etmelerini emr ediyor. Böylece, kâfir olmak veyâ bid’at sâhibi olmak gibi, iki tehlükeden kurtulmalarını istiyorlar. Çünki, bir câhil, bir mezheb imâmını “rahmetullahi teâlâ aleyh” taklîd etmezse, delîlsiz kalarak yoldan çıkar.

Hâce Muhammed Pârisâ hazretleri, (Tuhfet-üs-sâlikîn) kitâbında, İmâm-ı Gazâlîden alarak buyuruyor ki, (Üç kimse, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını anlıyamaz: Birincisi, arabîyi iyi bilmiyen ve tefsîr okumamış olan câhil. İkincisi, büyük bir günâha devâm eden fâsık. Üçüncüsü, i’tikâd bilgilerinden birini yanlış anlayıp, anladığına uymadığı için, hak sözü kabûl etmiyen bid’at sâhibi. [Ehl-i sünnet i’tikâdından ayrılmak büyük günâhdır. Bunun için bid’at sâhibi olan Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını anlıyamaz. Çünki bid’atin zulmeti kalbi karartır.]) Görülüyor ki, Ehl-i sünnet mezhebinde olmıyan, arabîyi çok bilse de, Kur’ân-ı kerîmi doğru anlıyamaz. Yanlış anladıklarını yazarak, herkesi felâkete sürükler.

Zemânımıza, asrımıza uygun tefsîr lâzımdır sözü de doğru değildir. Tefsîr âlimleri, Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Eshâbından gelen haberleri yazarak tefsîr yapdılar. Bunların tefsîrleri her asra uygundur ve kâfîdir. Kur’ân-ı kerîmin emrleri, her asrdaki her insan için aynıdır. Önceki asrlar için başka, sonraki asrlar için başka ma’nâsı yokdur. Kur’ân-ı kerîme inanan ve uymak istiyen bir müslimân, her aradığını, mevcûd tefsîrlerde bulur. İslâmiyyete uymıyan bir zındık, bozuk isteklerini, bu tefsîrlerde elbet bulamaz. Aklımıza ve asrın isteklerine uygun tefsîr yapmak câiz değildir. Câhil, ahmak kimseler, kısa aklları ile yeni tefsîr yaparız diyorlar. Tefsîr yapabilmek için çok şart vardır. Bu şartların başında, (Zemânların en iyisi, benim zemânımdır. Ondan sonra hayrlısı, benim asrımdan sonra gelen asrdır. Sonra da, ondan sonra gelen asrdır) hadîs-i şerîfi ile medh olunan asrlarda bulunmak lâzımdır. [Tefsîr âliminin, nâsih ve mensûh olan âyet-i kerîmeleri de bilmesi lâzımdır. Kur’ân-ı kerîmde yüzdokuz adet nesh edici âyet bulunduğu, (Hadîka)nın üçyüzellibeşinci sahîfesinde yazılıdır.] Şimdi, kendi görüşleri ile tefsîr kitâbı yapanlarda bu şartların hiçbiri yokdur. Fikrleri bozuyor, Ehl-i sünnet âlimlerine karşı geliyorlar. Ehl-i sünnet olduklarını bildirerek, bozuk inanışlarını her yere yayıyorlar. Ehl-i sünnet olan din adamları bunları okuyunca, bozuk olduklarını hemen anlıyor.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.