1249

55 — İKİNCİ CİLD, 38. ci MEKTÛB

Bu mektûb, hâcı Muhammed Yûsüf Keşmîrî için yazılmışdır. Allah adamlarının gönlünde zerre kadar dünyâ düşüncesi olmadığı bildirilmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâm olsun! Kalbinde zerre kadar dünyâ sevgisi olan veyâ kalbinde dünyâ ile zerre kadar ilgisi bulunan yâhud kalbine zerre kadar dünyâ düşüncesi gelen kimseye Allahü teâlâyı tanımak nasîb olmaz. Böyle seçilmiş bir kimsenin zâhiri [ya’nî duygu organları ve düşünceleri], bâtınından [ya’nî kalbinden ve rûhundan] çok uzak ve ayrıdır. Âhıretden dünyâya gelmiş, başkalarına fâideli olmak için, insanlar arasına karışmışdır. Bunun dünyâ işlerinden konuşması ve dünyâ işlerinin sebeblerine yapışması kötü değildir. Hattâ çok iyidir. Böylece, kul haklarını yerine getirmekde ve insanlara fâideli olmakda ve onlardan fâidelenmekdedir. Böyle kimsenin bâtını, zâhirinden dahâ iyidir. Arpa satanlar pazarında buğday satan kimse gibidir. Herkes onu, kendileri gibi buğday pazarında arpa satıcısı gibi sanırlar. Onun zâhirini de, bâtınından dahâ iyi bilirler. Zâhirde Allah adamı görünüyor, gönlü dünyâ iledir derler. A’râf sûresinin seksendokuzuncu âyetinde meâlen, (Ey Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında sen hak olanı hükm et. Sen hükm edenlerin hayrlısısın!) buyruldu. Doğru yolda bulunanlara ve Muhammed Mustafânın “aleyhi ve alâ Âlihissalevâtü vetteslîmât” izinde olanlara selâm ederim.

56 — İKİNCİ CİLD, 28. ci MEKTÛB

Bu mektûb, mevlânâ Sâdık Keşmîrîye yazılmış olup, rûhların cism şekline girebileceği ve tenâsüh olmadığı bildirilmekdedir:

Cenâb-ı Hakka hamd ve Resûlüne salât ve sizlere düâ ederim. Kıymetli mektûbunuzu aldık. Güzel hâllerinizi anlayınca, sevindik. Allahü teâlâyı, aklın, ilmin, keşflerin, buluşların dışında, ötelerin ötesinde anlıyorum. Öyle anlaşıldı ki, sıfatlarının Onunla olduğuna inanamıyorum. Onu herşeyden, her varlıkdan uzak anlıyorum diyorsunuz. Buna çok sevindim.

Süâl: (Reşehât) kitâbında, Bâbâ Âbrizin (Allahü teâlâ, dünyâda hiç insan yok iken, Âdem aleyhisselâmın çamurunun yoğurulmasını irâde etdiği vakt, ben de çamura su döküyordum) dediğini yazıyor. Bu sözü ile, ne demek istiyor, diyorsunuz.

Cevâb: Âdem aleyhisselâmın çamurunu melekler yoğurmuş idi. Bu vazîfe, meleklere verildiği gibi, Bâbâ Âbrizin rûhuna da, su dökmek vazîfesi verilmiş olduğu anlaşılıyor. Kendi bedeni, dünyâya gelince, hattâ kendisi kemâle gelince, rûhunun bu vazîfeyi yapmış olduğu, kendisine bildirilmiş oluyor. Allahü teâlânın, rûhlara, bedene gelmeden önce veyâ bedenden ayrıldıkdan sonra, cism şekline girip, canlıların yapdığı işleri yapabilmeleri kudretini vermesi câizdir.

Din büyüklerinden birkaçı dünyâya gelmeden asrlarca önce, mühim büyük işler yapmış olduklarını haber vermişdir ki, bunlar da, böyle olmuşdur. Ya’nî, bu işleri rûhları, bedensiz olarak yapmış, kendilerine dünyâya geldikden sonra, bildirilmişdir.

Rûhların, cism şekli alarak iş görmelerini, ba’zı kimseler, tenâsüh sanmışdır. Hâşâ ve kellâ, hiç tenâsüh değildir. Ya’nî rûhlar, başka bir bedene girmemişdir. Bu hâl birçok câhillerin ayaklarının kaymasına sebeb olmuşdur. Bunun üzerine yazacak şey çokdur. Kalbime şaşılacak bilgiler gelmekdedir. Nasîb olursa yazarım. Şimdi, yazacak vaktim yok. İnşâallah yazmak nasîb olur.

Selâm ve düâ ederim.

Derdimi duyurdum, hepsini anlatamam, zîrâ,
korkdum ki, incinirsin, yoksa sözüm çok sana!

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.