369

(İşrâkıyyûn) felsefesine tâbi’ olanlar, sulh ve merhameti çok tavsiye ederler. Hattâ, bir kimse, bir başkasına ihsanda bulunurken duyduğu lezzet, başkasının kendisine ihsanda bulunurken duyduğu lezzetden, tatdan çokdur, derler. [Bu felsefeye (Illuminisme) denir ki, Pisagor ve yeni Eflâtûncuların yoludur. Yeni Eflâtûnculuğu kuran Plotinosdur ki, hareket noktası Eflâtûnun idealar nazariyyesidir.] Mevcûd İncîllerde Îsâ aleyhisselâma nisbet edilen (Vermekde olan lezzet, almakdaki lezzetden çokdur) sözü, İşrâkıyyûn felsefesinin esâs prensibinin aynıdır. [Revâkıyyûn ve İşrâkıyyûn felsefecilerinin, din kitâblarından ve din âlimlerinden öğrendikleri şeyleri, kendi fikrleri ve buluşları gibi bildirdikleri, buradan da anlaşılmakdadır. Büyük islâm âlimi imâmMuhammed Gazâlî “rahmetullahi aleyh”,[1] böyle olduğunu (El-münkızü mineddalâl)ve (Tehâfüt-ül-felâsife) kitâblarında uzun bildirmekdedir.

Eflâtûnun kurmuş olduğu felsefe mektebi, fikrleriyle berâber yedi, sekiz asr yaşadı. Bu felsefe mektebinin görüşleri İtalyanın dışına çıkmış, bilhâssa mîlâdın üçüncü asrında İskenderiyye mektebinde en büyük te’sîrini yapmışdı.] Eflâtûnun diğer felsefî görüşleri ile berâber, üç uknûm fikri de, İskenderiyye mekteblerine geçmiş ve Îsâ aleyhisselâmın zuhûru sırasında bu mekteblerde okutulmakda idi. Hattâ, o zemânlarda yehûdî âlimlerinden olup, İskenderiyyede meşhûr olan Philo dahî, bu teslîs, üç uknûm fikrini, Mûsâ aleyhisselâmın dîninin inanç esâsları içinde bulmak istemişdir. Bu istekle, (Tevrâtda bildirilen dünyânın altı günde yaratılmış olduğu doğrudur. Çünki, üç sayısı altının yarısıdır. İki sayısı da, altının üçde biridir. Bu adet hem erkek, hem dişidir. Tanrı, akl ile izdivâc edip, akldan sevdiği oğlunu meydâna getirmişdir ki, bu dünyâdır) demişdir. Philo meleklere, kelime-i ilâhiyye dediği gibi, dünyâya da kelime-i ilâhiyye demişdir. Bu da, Eflâtûnun felsefesindendir. [Dahâ sonra yeni Eflâtûnculuk adını alarak devâm eden Eflâtûn felsefesi, en büyük darbeyi Nasrânîliğe, Îsevîliğe vurdu. Yeni Eflâtûnculuğun en kuvvetli olduğu zemân, mîlâdın üçüncü asrıdır ki, hıristiyanlığın Roma devletinin dîni olduğu zemândır. Bu felsefeye inananlar, Allahü teâlânın varlığına, birliğine ve Îsâ aleyhisselâmın peygamberliğine inanmak olan tevhîd dînini, tahrîf etdiler. Dahâ sonra, bu dîne putperestlik de sokuldu. Mîlâdın dördüncü asrında yaşayan Saint Augustin (354-430), Eflâtûnu hıristiyanlaşdırmağa çalışır.

 —

[1] Gazâlî 505 [m. 1111] de Tûsda vefât etdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.