401

kâtibliği benim) dedim. (Allahü teâlânın hakîr etdiğine ikrâm etme! Onun zelîl etdiğini azîz eyleme! Allahın uzaklaşdırdığına yaklaşma!) dedi. (Basrayı onun yardımı ile idâre edebiliyorum) dedim. (Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değişdir!) dedi. Mürşidimiz, sebeb-i se’âdetimiz imâm-ı Rabbânî “radıyallahü teâlâ anh” 266. cı mektûbda buyuruyor ki, (Halîlullah olan İbrâhîm aleyhisselâmın o büyük makâmı bulması, Peygamberlerin ağacı olması, Allahü teâlânın düşmanlarından teberrî etdiği içindi. Mümtehine sûresinin dördüncü âyetinde meâlen, (İbrâhîm aleyhisselâmda, sizin için ibret vardır) buyuruldu. Bu fakîre göre, insânı Allahü teâlânın rızâsına kavuşduracak şeylerden hiçbiri, bu teberrî gibi değildir. Allahü teâlânın, küfre ve kâfirlere düşmanlığı, zâtındandır. Lât ve Uzzâ gibi putlara ve bunlara tapanlara kendisi düşmandır. Cehennemde sonsuz yanmak, bu çirkin işin cezâsıdır. Nefsin istediği şeyler ve diğer bütün günâhlar, böyle değildir. Çünki, Allahü teâlânın bunlara adâveti ve gadabı, kendinden değildir. Gadabı, sıfatlarından, azâbı ef’âlindendir. Bunun için, günâhların cezâsı, sonsuz yanmak olmadı. Hem de, dilerse, bu günâhları afv edecekdir.)

ÜÇÜNCÜ CİLD, 153. cü MEKTÛB

Ezelde takdîr edilmiş olan şey, elbet vâkı’ olacakdır. Ra’d sûresinin kırkıncı âyetinde meâlen,(Her vakt için, bir hükm vardır) buyuruldu. Hak teâlâyı aramağa devâm ediniz! Kokusunu duyduğunuz yere koşunuz. Fırsat günleri ganîmetdir. Dünyâya iki kerre gelmek yokdur. Yolumuzun esâsı sohbetdir. Yanındaki ile uzakdaki müsâvî olur mu? Veyselkarânî, Resûlullahı göremediği için, hiçbir Sahâbînin derecesine ulaşamadı. Bütün tarîklerde, yakında olan ile uzakda olan müsâvî değil ise de, bizim yolumuzun esâsı sohbetdir, berâber olmakdır. Aklı başında olan tâlib, üstâdına olan muhabbeti mikdârınca, onun kalbinden saçılıp kendisine gelen feyzlerden ve bereketlerden, uzakda iken de, alır. Ma’nevî bağı [muhabbeti] sebebi ile, uzakdan gelen feyzlerden alırsa da, ma’rifete ve vilâyet derecelerine kavuşmak için, sohbet şartdır. Allahü teâlâ, büyüklerin kalblerinden yayılan feyzlerden almamızı nasîb eder. [Resûlullahdan gelen din bilgileri ikiye ayrılır: Beden bilgileri ve kalb bilgileri. Beden bilgilerine(Ahkâm-ı islâmiyye) denir. Bu bilgiler (Kelâm), (Fıkh) ve (Ahlâk) kitâblarından öğrenilir. Kalb bilgilerine (Ma’rifet) ve (Feyz) denir. Ma’rifet, feyz, insanın kalbine, Evliyânın kalblerinden akar.]

Geçdi gençlik, tatlı bir rü’yâ gibi, ey çeşmim zâr!
beni mecnûn etdi girye, meskenim olsun mezâr!

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.