401

ONUNCU RİSÂLE

KOMÜNİSTLİK VE KOMÜNİSTLERDE

DİN DÜŞMANLIĞI

Sosyal adâlet, çok eskiden beri düşünülen ve bütün dinler, rejimler, ictimâ’î mezheblerce ileri sürülen ve gerçekleşdirilmesi va’d edilen bir hususdur. Bir topluluğun düzenli ve âhenkli olması ve ferdler, zümreler arasında nefret ve düşmanlık bulunmaması, ancak sosyal adâletin varlığı ile mümkindir.

(Sosyal adâlet), herkesin, çalışması, bilgi ve kâbiliyyeti ve gördüğü iş nisbetinde ve derecesinde hakkını alması; hiç kimsenin ezilip sömürülmemesi demekdir. Sosyal adâlet, en küçük bir iş görene de, hayât hakkı tanımakdadır. Çalışan herkesin asgarî bir geçim şartına erişmesi, sosyal adâletin ilk şartıdır.

Sosyal adâlet, sosyal eşitlik demek değildir. Herkesin aynı gelire sâhib olması adâlet değil, adâletsizlik olur. Bir sınıfda, çalışan çalışmayan, bilen bilmeyen bütün öğrencilerin sınıf geçmesi gibi. Mutlak eşitlik, ne tabiatda, ne toplulukda, hiçbir yerde yokdur.

Hukukdaki eşitlik, aynı durum ve şartlar içinde bulunan herkesin aynı muâmeleye tâbi’ tutulması ma’nâsındadır. Sosyal bakımdan, ya’nî iktisad cihetinden tam bir eşitlik aramak ve istemek, hem gereksiz, hem imkânsızdır. Çünki, adâlet kavramı ile bağdaşdırılamaz. Mes’ele, çalışmak ve kazanmak imkânını herkese aynı şeklde vermekdir. Mevcûdu kelle hesâbı, eşit şeklde paylaşdırmak demek değildir. Herkesin çalışmasının karşılığını görmesi, hakkını elde edebilmesi da’vâsıdır.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.