384

İmâm-ı Kurtubîrahmetullahi aleyh”,[1] sıkıntılara, derdlere sabr eden mü’minlerin ve ahkâm-ı islâmiyyeye uyan sâlihlerin cesedleri çürümez, dedi. Günâh işlememiş olan cesed çürümez. İlmi ile âmil olan âlimlerin ve [günâh işlemiyen, bid’at sâhibi olmıyan, ho-parlör kullanmıyan] hâfızların ve müezzinlerin ve Evliyânın “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” cesedleri çürümez. Hattâ bunların kefenlerine toprak te’sîr etmez. Başkalarının cesedleri çürür. Bir hadîs-i şerîfde, (Her meyyitin vücûdunu toprak çürütür. Yalnız, kuyruk sokumu denilen kemik çürümez) buyuruldu.

Rûhun nasıl olduğunu dînimiz açıkça bildirmedi. Rûh madde değildir. Sıfat da değildir. Fekat, madde gibi kendi kendine vardır. İnsan öldükden sonra, rûhu yok olmaz. Hiçbir maddeye muhtâc olmaksızın kendi kendine vardır. İdrâk etmesi, anlaması da vardır. Rûhun nereye gitdiği açıkça bildirilmedi. (Cevhere) şerhinde, İbrâhîm Lâkânî mâlikî[2] çeşidli rivâyetleri yazmışdır. İmâm-ı Süyûtî, (Şerhüs-sudûr) kitâbında ve İbnül-Kayyım-ı cevziyye dediler ki, şakî olanların, ya’nî kâfirlerin ve fâsıkların ve bid’at sâhiblerinin rûhları azâbdadır. Sa’îdlerin, ya’nî mü’minlerin, sâlihlerin rûhları ni’metler, lezzetler içindedir. Yehûdînin rûhu, yehûdîlerin rûhu ile beraberdir. [Hıristiyanların, mezhebsizlerin, kitâbsız kâfirlerin rûhları da birbirleri iledir.] Azâb olunan rûhların bulunduğu yere (Siccîn) denir. Ni’metler, lezzetler bulunan yere (İlliyyîn) denir. İlliyyînin en yüksek derecesine (Mele-i a’lâ) denir. Peygamber efendimiz, vefât ederken, son sözü, (Yâ Rabbî! Beni afv et! Bana merhamet et! Beni refîk-i a’lâya kavuşdur) oldu. Burası Peygamberlerin makâmıdır. Bunların dereceleri de farklıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” mi’râc gecesinde, Âdem aleyhisselâmı birinci semâda, Îsâ aleyhisselâm ile Yahyâ aleyhisselâmı ikinci semâda, Yûsüf aleyhisselâmı üçüncü semâda, İdrîs aleyhisselâmı dördüncü semâda, Hârûn aleyhisselâmı beşinci semâda, Mûsâ aleyhisselâmı altıncı semâda, İbrâhîm aleyhisselâmı yedinci semâda gördü. Ehl-i sünnet âlimlerinin rûhları, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” rûhlarına yakındır. Bir hadîs-i şerîfde, (Şehîdlerin rûhları Arş-ı ilâhîdedir. İstedikleri zemân Cennetin diledikleri yerlerine gidip, tekrâr kendi makâmlarına dönerler) buyuruldu. Âhıret hayâtında sabâh ve akşam, gece ve gündüz yokdur. Cennet nûrânîdir. Şehîdlerin ba’zıları Cennete girmez, Cennetin yanındaki (bârık) ismindeki nehr kenârında yeşil kubbeler altındadır. Kendilerine sabâh ve akşam Cennet ni’metleri getirilir. Burada sabâh ve akşam, dünyâdaki zemâna benzetilerek, söylenmişdir.

[1] Muhammed Kurtubî 671 [m. 1272] de vefât etdi.

[2] Lâkânî 1041 [m. 1632] de vefât etmişdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.