418

● Silsile-i îcâd [yaratılış zenciri] Resûlullaha bağlı ve Rubûbiyyetin açığa çıkması, Ona bağlıdır. 4/10. [İslâm Ahlâkı: 557.]

● Silsiletüz-zeheb kitâbında Mevlânâ Abdürrahmân Câmî, vahdet-i vücûdu zem ediyor. Kendisi ise, vahdet-i vücûd muhakkıklerindendir [ehlindendir]. 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]

● Sultân-ı vakte [vaktin sultânına] nasîhatlar ve ni’metin şükrünü edâ etmek hakkında mektûb. 6/6 [Hak Sözün Vesîkaları: 347.]

● Sultân rûh gibidir. Diğer insanlar, cesed gibidir. Sultânın ıslâhına çalışmak lâzımdır ki, zemânın durumuna göre, islâmiyyeti yaymalı, anlatmalıdır. Mübâlega ve zorlama da hoşdur. Ammâ, ziyâde mübâlega olunmıya [haddi aşmaya]. 4/74.

● Sultân-ı vakte [vaktin sultânına], fenâ-yı kalb ve fenâ-yı nefsî ve ba’zı fâideler ve ma’rifetler beyân eden mektûblar. 6/237.

● Sultân-ı vaktin [vaktin sultânının] dindâr oldukları beyân olunmuş, bu hâle şükr edilmişdir. Sultânlar arasında bu nev’ini bulmak anka kuşu hükmündedir. Ümmiddir ki, ya-kında [kısa zemânda] kalbin fenâsı ile şerefleneler ki, vilâyet derecelerinin ilkidir. Bu ma’nâyı onların hakkında karîb-ül husûl (onların bu dereceye ulaşacağını yakın) buluyorum. 6/242.

Sülûk, cânib-i tâlibdendir. [Sülûku tâlib yapar]. Ya’nî yola gitmekdir. Lâkin, cezbe, cânib-i matlûbdandır. [Çekilmek, Allahü teâlâdandır]. Ya’nî yola götürmek olur. Gitmek ile götürülmek arasında büyük fark vardır. 6/121, 1/117. [Mektûbât Tercemesi: 166.]

● Sofiyyenin yolunda sülûk lâzımdır ki, Allahü teâlâyı tanımak müyesser hâsıl ola. [Ele geçe.] Ve nefsin hevâsından kurtulmak hâsıl ola. Her kime bu ma’rifet hâsıl ise, “Ona müjdeler olsun, onun için ne mutlu” kendi yaratılışından maksad ne ise onu yerine getirmiş, insânî kemâlâta ulaşmışdır. 5/11. [İslâm Ahlâkı: 564.]

 

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.