593

Osmân “radıyallahü anh” muhabbetinin köşesinde halk etdiği on ağacın birinci ağacı vefâ ağacı, ikincisi haşyet ağacı, üçüncüsü hurmet, dördüncüsü müvâneset, beşincisi tevekkül, altıncısı hamiyyet, yedincisi ilm, sekizincisi hilm, dokuzuncusu sehâ, onuncusu hayâ ağacıdır.

Alî “radıyallahü teâlâ anh” muhabbetinin köşesinde halk etdiği on ağacın, birinci ağacı şefâ’at ağacı, ikincisi sehâvet, üçüncüsü istikâmet, dördüncüsü nemâz, beşincisi sabr, altıncısı istitâ’at, yedincisi zühd, sekizincisi rahmet, dokuzuncusu yakîn, onuncusu sadâkat ağacıdır.

Bu bostânı hâzır edince, iki tâife bostâna geldiler. Bir tâife riâyet edip, bostâna nazar etmediler. Önlerine bakdılar. Adâvet ağacını gördüler. Sağ taraflarına bakdılar, la’net ağacını gördüler. Sol taraflarına bakdılar, şekâvet ağacını gördüler. Arkalarına bakdılar, gadab ağacını gördüler. Dediler, gelin bu bostâna girelim. Ayaklarını; adâvet ve la’net ve şekâvet ve gadab vâdisine koymağı kasd etdikleri gibi, buyruk erdi ki [emr geldi ki], ey bağban [bahçevân], bunları geri döndür. Ses melekûte yayılınca, bunlar kimlerdir fermânı gelince, bunlar râfizîlerdir denildi. Bundan evvel bir tâife bostâna girmek istediler. Edeble ve hurmetle ayaklarını koydukları gibi, Çihâr yârin muhabbeti kalblerinde sâbit olduğu hâlde, nidâ geldi ki, ey bağban [bahçevân], kapıyı aç, dostlar içeri girsinler. Bunlar bizim dostlarımız cümlesindendir. Bostâna girdiler. Bir nesne tatmadılar, meyvelerinden yimediler. Ellerini farzlara vurdular. Ayaklarını sünnet makâmına koydular. [Sünnet üzere hareket ederler.] Muhabbet bostânı tarafına giderler. O bostân ortasında tecrîd tahtını koydular. Rızâ yasdığına dayandılar. İhtiyâr döşeğini döşediler. Bu tahtın ortasında hamd simâtını döşediler. O simât [sofra] üzerine hazret ta’âmı koydular. O sofranın kenârlarında şükr şekerini dizdiler. Bu sofranın önünde, se’âdet ve şehâdet iskemlesini koydular. Ve kerâmet lâmbasını onun üzerine koydular. Ve ihlâs yağını o lâmbadan içine koydular. Yakîn fitilini ona dikdiler [geçirirler]. Muhabbet ateşi ile ışıklandırdılar. Bu ta’âmı yidiler. Mahmûr oldular. Ellerini havf çalgısına götürdüler. Sabr ibrişîmini ona bağladılar. Aşk mızrâbı ile, sabr ibrişîmine vurup, na’me çıkardılar ki; biz Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Çihâr yârını, ya’nî, Ebû Bekr, Ömer, Osmân, Alî “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerini cândan severiz.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.