593

Allahü teâlâ seni, Kur’ân-ı kerîmde (sıdk) ile şereflendirdi. Resûlullaha en sıkıntılı zemânlarında yardımcı oldun. Herkes Ondan kaçarken, sen Onun ile sohbet etdin. Seferlerde ve sıkıntılı yerlerde halîfesi idin. Onun ümmetinin halîfesi ve dîninin koruyucusu oldun. Câhiller dinden çıkarken, sen dîn-i islâma kuvvet verdin. Herkes şaşırdığı zemân sen kükremiş arslan gibi ortaya çıkdın. Herkes dağılırken, sen Muhammed Mustafânın yolunu tutdun. Eshâbın az konuşanı ve en belîği, edîbi sen idin. Her sözün, her buluşun doğru, her işin temiz idi. Gönlün herkesden kuvvetli, yakînin hepimizden sağlam idi. Her işin sonunu önceden görür, geri kalmışları islâma sokarak aydınlatırdın. Mü’minlere şefkatli, afv edici baba idin. İslâmın ağır yükünü taşıdın. İslâmın hakkını herkes elden kaçırırken, sen yerine getirdin. Sen rüzgârların oynatamıyacağı bir dağ gibi idin. İşin doğruluk idi, ilm idi. Sözün mertçe doğruyu bildirmek idi. Gerici düşüncelerin ve bozuk inançların kökünü kazıdın. Hak dînin ağacını dikdin. Müşkilleri, müslimânlara kolaylaşdırdın. Küfr ve mürtedlik ateşini söndürdün. Rahmânın dînini sen doğrultdun. İslâma, îmâna sen kuvvet oldun. Göklerde, melekler arasında senin derecen çok büyükdür. Senin ölüm musîbetin ve yeryüzünde, muhâcirîn ve ensâr arasında, senden ayrılık yarası çok derindir, dedi. “İnnâ lillah…” okuyarak çok ağladı. Mubârek gözlerinden kanlı yaş akdı. Hak Sübhânehü ve teâlâ hazretlerinin her kazâsına râzı olduk. Verdiği elemleri kabûl etdik. Yâ Ebâ Bekr! Müslimânlara, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ayrılık acısından sonra, hiç senin ayrılık acın gibi bir acı vâki’ olmadı. Sen mü’minlere sığınak ve dayanak ve gölge idin. Münâfıklar üzerine çok sert ve ateşli idin. Allahü teâlâ hazretleri, seni Muhammed Mustafânın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” huzûruna kavuşdursun. Bizi senin ecrinden ve bereketinden mahrûm eylemesin. Senden sonra bizi azgın hâle koymasın. Sahâbe-i güzînin “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hepsi sessizce dinlemişler idi. Hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” kelâmı bitdi. Cümle yer ehli ve gök ehli ağlamağa başladılar. Doğru söyledin yâ Resûlallahın damâdı, dediler.

Muhammed bin Cerîr-i Taberî, Tefsîrinin, Ankebût sûresini tefsîrinde buyurmuşdur ki, Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine zehr verdiler.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.