Reliable 5V0-31.23 Test Notes 🐒 5V0-31.23 Interactive Course 🏦 5V0-31.23 Interactive Course 🙊 Go to website 《 www.pdfvce.com 》 open and search for 《 5V0-31.23 》 to download for free 🐟Reliable 5V0-31.23 Test Price - search results

If you're not happy with the results, please do another search

Resûlü gören mü’mine, (Sahâbî)adı verildi. Hepsini bildirmek için, (Eshâb-ı kirâm) denildi. Peygamberi seven her kalb, nûrla dolardı bir ânda, Ona sahâbî olanlar, medh olundular Kur’ânda. Hepsi Resûlullah için, mâlını, cânını verdi. Sulhda ilm yayarlardı, harbde ise kükrerdi. Hadîs-i şerîfde Eshâb, benzetildi yıldızlara. Herhangi birine uyan, erer ışıklı yollara. Eshâbı, çok sevişirdi, birbirini överdi. Sonra gelen müslimânlar, hepsi böyle söylerdi. Kur’ânı ve hadîsleri, Onlar bildirdi bizlere. Kalblerin temizliği, güven verdi zihnlere. Söğülse bunlardan biri, yaralanır İslâm dîni. Sahâbîyi kötüliyen, çürütür Kur’ân-ı kerîmi. Hakîkî müslimân isen, saygı göster herbirine, Önce salât, selâm eyle, Resûlün Ehl-i beytine!...

...Bir kimsenin yüzünde veyâ bir hayvanın memesinde şişlik olsa, Hanzala “radıyallahü anh” o şişliğe üfürür, sonra elini kendi başı üzerine koyarak, “Bismillâh alâ eser-i yed-i Resûlillah” derdi. Sonra elini o şişliğin üzerine sürerdi. Şişlik hemen kaybolurdu. • Habîb bin Füveyk “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Gözlerime beyâz perde inmişdi. Hiç görmezdi. Babam beni Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûruna götürdü. Gözlerine ne oldu diye sordular. Bir gün devemi sürerken, ayağım bir yılan yumurtasına dokundu. O ânda gözlerime ak indi, görmez oldu, dedim. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek nefesleriyle iki gözüme üfürdüler. O ânda gözlerim görmeğe başladı. Habîb bin Füveyk seksen yaşına geldiği hâlde, gözleri gâyet iyi görürdü ve iğneye iplik takardı....

Bu tâatları kendiliklerinden yapıp, sevâblarını ölü veyâ diri, dilediklerine hediyye ederlerse, sevâbları onlara da vâsıl olur. Bunlara karşılık olarak pazarlıksız, hediyye olarak verileni almaları halâl olur. Böyle vakf sahîh olur.) İstanbul barosu avukatlarından Toma Andonyaki beg, 1310 [m. 1892] târîhinde İstanbulda neşr etdiği büyük (Kâmûs-i kavânîn) kitâbında, Osmânlı kanûnlarını bildirmekde, mîrâs taksîmi hakkında mufassal ma’lûmât vermekdedir. Adanalı avukat Kasbaryan beg de 1312 [m. 1894] de İstanbulda basılan (Cüzdân-ı kavânîn-i Osmâniyye) kitâbında, (Mecelle)yi ve diğer ondört Osmânlı kanûnunu madde madde yazmakdadır. 66 — İKİNCİ CİLD, 16. cı MEKTÛB Bu mektûb, Bedî’uddîn-i Sehârenpûrîye yazılmış olup, kabr hayâtını ve tâ’ûn sevâbını bildirmekdedir: Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçdiği iyi insanlara selâm olsun! Kıymetli mektûbunuz...

...ve teâlâ dergâhına teveccüh edip, dedi ki; yâ Rabbî! Bir gönül ki, yıkmakdan Habîbi ekremîn sakındı. Hazret-i Alî, hazret-i Osmân, hazret-i Ömer kaçındılar. Ben müşkil durumda kaldım. Eğer ifşâ edersem, ya’nî Nevfelin şehâdet haberini verirsem, Habîbine muhâlefet etmiş olurum. Eğer geri kaldı, geliyor desem, yalan söylerim. Doğru söylesem hâtırı [gönlü] yıkılır. Doğru söylemesem din yıkılır. Gönülden dedi ki, yâ Rabbî! Bana da bir söz ilhâm eyle; yâ müşkilimi sen çöz ki, miskînenin gönlü tesellî olsun deyip, Hakka bağlanıp, dergâha yüz tutup, (Yâ ALLAH) deyince, o ânda yaydan ok çıkar gibi, kılıncı elinde Nevfel sür’atle gelip, hazret-i Ebû Bekre selâm verdi. (Buyur) yâ Sıddîk, beni mi istersin, dedi. Mubârek elini açıp, Alîye...

Çünki Kur’ân, ma’lûm mûciz olan nazmdır. Terceme edilince, îcâzı zâil olmakdadır. Bir şi’r terceme edilince, şi’r olmakdan çıkar). Kitâb, imâm-ı Nevevînin (Ezkâr) kitâbının şerhidir. Müellifi, Ebû Abdüllah Muhammed Şemsüddîn Ukaylî Behnesî şâfi’î nakşî 1001 [m. 1592] de vefât etmişdir. Behnes, Mısr-ı vüstâda bir kasabadır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, (Benim kitâbım arabîdir) diyor. (Muhammed aleyhisselâma, bu Kur’ânı arabî dil ile indirdim) buyuruyor. O hâlde, Allahü teâlânın melek ile indirdiği kelimelerin, harflerin ve ma’nâların toplamı Kur’ândır. Böyle olmıyan kitâblara, Kur’ân-ı kerîm denemez. Bu kitâblara Kur’ân diyen müslimânlıkdan çıkar. Kâfir olur. Başka dile, hattâ arabîye çevrilirse, Kur’ân açıklaması denir. Ma’nâsı bozulmadan da, bir harfi bile değişince, Kur’ân olmaz. Hattâ hiçbir harfi değişmeden, okunmasında ufak...

Îsâ aleyhisselâmın Eshâbı, ya’nî kendisini görüp de îmân edenler azdı. Kendisinden sonra Îsevîliği dünyâya yaymak için, Eshâbı arasından seçdiği oniki mü’mine (Havârî) denir. Fransızlar (Douze Apotres), Almanlar (Apostel), Müncid ise, (Resûller) diyor. Bunlar; 1- (Petrus) veyâ (Pierre) olup, asl ismi Kâmûsda (Şem’ûn), Lexiconda (Simon), Müncidde ise (Sim’ân) olarak yazılıdır. Çok kimseleri îmâna getirdi. Antakyada büyük bir ma’bed yapdı. Kırkıncı senede Romaya gitdi. Birkaç kerre Kudüse geldi. Altmışbeşde, Neron tarafından haça gerilerek i’dâm edildi. Îsâ aleyhisselâm sanarak (Yehûdâ)yı da böyle çarmıha germişlerdi. Papaların birincisi sayılmakdadır. Mezârı üzerine (Saint pierre) kilisesi yapılmışdır. Hazîranın yirmidokuzunda yortusu yapılır. 2- (Andreas), Petrusun kardeşidir. (André) de denir. X şeklindeki çarmıha gerilerek öldürüldü. İkinci teşrînin [kasım] otuzunda yortusu...

...incitmişdi. O ândan beri, kalbimde ona karşı soğukluk duyuyorum). Büyüklerin meşhûr olan, (Üstâdını incitene darılmaz, gücenmez isen, köpek senden dahâ iyidir) sözünü burada hâtırlatmak yerinde olur. Muhabbetin bu iki şartı, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîfde bildirilmekdedir. [Arzû edenler, yirmidokuzuncu mektûbun Fârisî olan aslına veyâ Arabî ve Türkî tercemelerine mürâce’at buyursun.] Bu âyet-i kerîmelerden anlaşıldığına göre, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaşdırır. Teberrî etmedikce, tevellî olmaz. Ya’nî uzaklaşmadıkça, dostluk olmaz. Fekat bu, ba’zılarının yapdığı gibi, insanı, Eshâb-ı kirâmı sevmemek yoluna sapdırmamalıdır. Çünki, düşmanlık, düşmanlara olacakdır. Bunların zan etdiği gibi, dostlara düşmanlık merdûddur. Sahâbe-i kirâmın hepsi, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûrlarına ve sohbetlerine ve kalbe, rûha şifâ olan mubârek nazarlarına...