Reliable 5V0-31.23 Test Notes 🐒 5V0-31.23 Interactive Course 🏦 5V0-31.23 Interactive Course 🙊 Go to website 《 www.pdfvce.com 》 open and search for 《 5V0-31.23 》 to download for free 🐟Reliable 5V0-31.23 Test Price - search results

If you're not happy with the results, please do another search

...Semerkand, Taşkend buradadır. Bunun şarkına (Tâcikistân) deniyor. Yârkend, Fergâne ve Kâşgar buradadır. Bu memleketlerin hepsine (Türkistân) denir. Buhârâyı, 55 [m. 674] de, Horasan vâlîsi Sa’îd bin Osmân ibni Affân, Semerkandi ve bütün Mâverâün-nehri 77 [m. 695] de Kuteybe feth eyledi. Semerkandi, 1285 [m. 1868] de ve bütün Türkistânı, 1292 [m. 1874] de ruslar istilâ eyledi. [Osmânlı devletinin idâresini ele geçirmiş olan masonlar, bu istilâlara seyirci kaldılar.] Türkün asâleti ile islâmiyyetin şerefi bir araya gelmeden çok önce, Âsûrîler Türkistâna girerek, Türkleri, güneşe, yıldızlara tapınmağa alışdırmışdı). Tanyeri ağarınca, güneşe tapınırlardı. Bu sebebden, güneşin ismi, tanyeri ve nihâyet tanrı oldu. Kur’ân-ı kerîmde, (Benim ismim Allahdır. Beni Allah diye çağırınız. Allah diye ibâdet ediniz. Allah...

...mi’râc, Kudüse kadar olmuşdur, göklere çıkmamışdır, dedi. Allahü teâlâya cism diyenlerden (Haşeviyye) ve (Müşebbihe) fırkaları ise, mi’râc bir gece sürdü. Bu gece, üçyüz sene uzun idi. Bütün insanlar, bu kadar zemân uykuda kaldı dedi. (İbâhâtî), ya’nî İsmâ’ilî fırkasında olanlar, mi’râc, rûha oldu. Beden yerinden ayrılmadı dedi. Ehl-i sünnet vel-cemâ’at âlimleri buyurdu ki, mi’râc, rûh ve cesed birlikde olarak, Mekke-i mükerremeden Kudüse ve oradan, yedi kat göke ve sonra Sidre denilen yere ve Sidreden (Ka’be kavseyn) makâmına, uyanık olarak, gece, bir ânda götürülmüş ve getirilmişdir. Bunu yapan, Allahü teâlâdır ve ancak O yapabilir, dedi ve çeşidli şeklde isbât etdi). Yalnız rûh ile olan başka mi’râcları da vardır]. Terâvîh nemâzlarını bildiren hadîs sahîhdir....

...erkek ve kız resmlerine ve heykellere hurmet etdikleri için, müşrikdirler. Barnabas ve Aryüs mezhebinde olanları, böyle sapık inanmadıkları için, müşrik değil, Ehl-i kitâbdırlar. Fekat, Muhammed aleyhisselâma inanmadıkları için, kâfirdirler.] KAZÂ VE KADER Îmânın altı şartından altıncısı, kazâ ve kadere inanmakdır. Kazâ ve kader, zekî insanların zihnlerinin en çok takıldığı bir bilgidir. Bu takıntılar, kazâ ve kaderi iyi anlamamakdan ileri gelmekdedir. Kaderin ne demek olduğu iyi anlaşılsa, hiçbir zekînin şübhesi kalmaz ve îmânı kuvvetli olur. Âlemlerin yaratanı, yaratdığı ve yaratacağı şeylerin hepsini, ezelden ebede, zerreden Arşa kadar hepsini, maddeleri, ma’nâları, bir ânda ve bir arada bilir. Herşeyi yaratmadan önce biliyordu. Herşeyin iki dürlü varlığı olur. Biri ilmde varlık, ikincisi, hâricde, maddeli varlıkdır....

...Petersburg şehrine nakl ve oranın meşhûr kütübhânesine konup ehemmiyyet ile saklandığını (Kâmûs-ül-a’lâm) sâhibi Şemseddîn Sâmî beğ “rahmetullahi teâlâ aleyh” Semerkand kelimesini anlatırken bildirmekdedir. 1335 [m. 1917] de Ufa şehrine ve 1341 [m. 1923] de oradan Taşkendde hâce Ubeydüllah-ı Ahrâr câmi’ine nakl edildi. Halîfe Ömer-ül Fârûk ve Osmân-ı Zinnûreyn ve Alîyy-ül Mürtedânın “radıyallahü teâlâ anhüm” mubârek elleri ile yazılmış olan Mushaf-ı şerîflerden ba’zı sahîfeleri, İstanbulda, Süleymâniyye câmi’i şerîfi yanında, İslâm Eserleri müzesinde mevcûddur. Arzû edenler görebilir. İslâm dînine inanmıyanlar, vaktîle Allahü teâlânın Tevrât ve İncîl kitâblarını değişdirdikleri gibi, zemân zemân, din büyüklerinin kitâblarına da el uzatdı. Meselâ, Muhyiddîn-i Arabînin “rahmetullahi teâlâ aleyh”(Füsûs) ve (Fütûhât) kitâblarına ba’zı şeyler karışdırdılar ise de, az zemânda...

...da, Onun gibi fasîh ve belîg idi. İslâmiyyetden önce Ümri-ül Kays ve Kus bin Sa’îdenin şöhretlerini hepimiz biliyoruz. Hattâ, Kus bin Sa’îdenin hutbesini, Muhammed aleyhisselâm da beğenmişdi, dedi. Bu sözü dinleyenler, birbiri ile konuşmağa, bir gürültü sezilmeğe başladığından, ayağa kalkıp, şimdilik kimseden yardım istemiyorum. Lutfen râhat olunuz, dedim. Herkes susdu. Şöyle cevâb verdim: Şu ânda, din hissimizi, teassubumuzu bir yana bırakıp, ilmî ve ciddî konuşalım! Kur’ân-ı kerîm için siz ne dersiniz? Kur’ân-ı kerîm kimin sözüdür? A.Y. — Kur’ânı, Muhammed “aleyhisselâm” arkadaşları ile yapdı. S.Pâşa — Geçenlerde, vâlîlik emrim okununca, siz arabca bir düâ yapmışdınız. O düâyı başkası yazıp size verdi deseler, susar mısınız? A.Y. — Susmam, ben yapdığımı söylerim. S.P. —...

...sellem” her sözüne hemen inanmalarına, Onun çevresinde pervâne gibi toplanmalarına dayanamadılar. Resûlullahı “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” mahcûb, mağlûb etmek için, imtihân etmeğe yeltendiler: Yâ Muhammed “aleyhisselâm”! Kudüse gitdim diyorsun. Söyle bakalım! Mescidin kaç kapısı, kaç penceresi var, gibi şeyler sordular. Hepsine cevâb verirken, hazret-i Ebû Bekr, öyledir yâ Resûlallah, öyledir yâ Resûlallah derdi. Hâlbuki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” edebinden, hayâsından karşısındakinin yüzüne bile bakmazdı. Buyururdu ki, (Mescid-i aksâda etrâfıma bakmamışdım. Sorduklarını görmemişdim. O ânda Cebrâîl “aleyhisselâm”, Mescid-i aksâyı gözümün önüne getirdi. [Televizyon gibi] görüyor, sayıyordum. Sorularına, hemen cevâb veriyordum). Yolda, develi yolcular gördüğünü söyledi. İnşâallah çarşamba günü gelirler buyurdu. Çarşamba günü güneş batarken, kervan Mekkeye geldi. Fırtına eser gibi...

...meyl düzlemi geçmekdedir. Bir mahallin şâkûlü ile Erdın mihveri, Erdın merkezinde kesişirler. Bu iki doğrudan geçen düzlem, bu mahallin hem semt düzlemidir. Hem de, meyl düzlemidir. Bu düzleme, bu mahallin (Nısf-ün-nehâr) düzlemi denir. Nısf-ün-nehâr düzleminin, semâ küresini kesdiği dâireye, o mahallin (Nısf-ün-nehâr dâiresi = Meridiyen) denir. Nısf-ün-nehâr sathı, o mahallin üfk-ı hakîkî sathını dik olarak keser ve üfk-ı hakîkî dâiresini iki müsâvî kısma ayırır. Üfk-ı hakîkî sathını kesdiği doğruya, o mahallin (Nısf-ün-nehâr hattı) denir. Güneşin merkezinden geçen semt dâiresinin, bu mahallin hakîkî üfkunu kesdiği semâdaki N noktası ile güneşin merkezi arasındaki GN kavs [yay] parçasına (Hakîkî irtifâ’ kavsi) denir. Bu kavsin derecesi, güneşin bu mahalde, o andaki (Hakîkî irtifâ’ı=Altitude)dir. Şems, her...