1249

Abbâsî târîhcileri, sultânların gözüne girmek, mal ve mevkı’ elde etmek için vak’aları değişdirmekden, hâdiseleri yanlış yazmakdan çekinmemiş, Emevîleri insâfsızca kötülemeğe koyulmuşlardı. Abbâsî halîfeleri, Emevîlere düşman olduğundan, târîhcileri de, dünyâlık ele geçirmek için, ilmi, siyâsete kurban etmişlerdir. Osmânlılar, zemân bakımından, Abbâsîlere dahâ yakın, toprak bakımından da, komşu olduğundan, câhil târîhciler, Abbâsî târîhlerini olduğu gibi terceme etmiş, Cevdet pâşa bile, bu te’sîrden kendini kurtaramamışdır. Bir yandan târîhciler, bir yandan da, şâh İsmâ’îlin bozguna uğrıyan ordusunun döküntüsü olup, tekkelere sığınan kızılbaşlar, türk milletine, Eshâb-ı kirâmın düşmanlığını bulaşdırdı. Yalnız, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından, işin doğrusunu öğrenenler, bu felâketden kurtulabildi. Allahü teâlâ, doğru yolda bulunanların yardımcısı olsun! Âmîn.

(Merec-ül-bahreyn)de diyor ki, hakîm Alî Tirmizî buyurdu ki, (Yaşım ilerledikçe, ilmim, amelim ve mücâhedem artdığı hâlde, gençliğimde kavuşmuş olduğum nûrları, te’sîrleri kendimde bulamaz oldum. Sebebini bir dürlü anlıyamadım. Gençlik zemânım, Resûlullahın zemânına dahâ yakın olduğu için, o zemândaki hâlin dahâ üstün olduğu, kalbime ilhâm edildi). O zemâna yakın zemânlar böyle kıymetli olunca, o zemânın kendinin ne kadar çok kıymetli olduğunu anlamalıdır. Bunun içindir ki, (Kût-ül-kulûb)da, (Resûlullahın o mubârek cemâlini bir kerre görmek ve biraz huzûrunda oturmak, insanı öyle şeylere kavuşdurur ki, başka zemânlarda yapılan halvetlerle ve erba’înlerle, ya’nî kırk gün riyâzet çekmekle, bunlar elde edilemezler) buyurulmakdadır. Başka zemânlarda yetişen büyük Velîler de, Resûlullahın ma’nevî sohbetinde bulunup, feyz almakla yükselmişlerdir].

25 — İKİNCİ CİLD, 99. cu MEKTÛB

Bu mektûb, seyyid Muhammed Nu’mâna “rahmetullahi teâlâ aleyh” yazılmış olup, ba’zı Evliyâ, tesavvuf yolunda ilerlerken, kendilerini, Eshâb-ı kirâmın makâmında görüyor. Bunu açıklamakda ve dünyâda Peygamberlere çok derd ve belâ gelmesinin sebebini bildirmekde ve adem, Fenâ ve Bekâyı anlatmakdadır:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçdiği kullarına selâm olsun!

Süâl: Sâlik, tesavvuf yolunda yükselirken, ba’zan kendisini, kendinden yüksek olduklarında söz birliği olan Eshâb-ı kirâmın makâmında görüyor. Hattâ, ekseriyâ Peygamberlerin makâmlarında görüyor. Bu nasıl olur? Ba’zı kimseler, bu sâlikin o makâmların sâhiblerinin derecesinde olduğunu söylediğini sanıyor. Bunun için, bu sözüne inanmıyorlar. Hattâ, ona dil uzatıyorlar. Bunun sebebi nedir?

Cevâb: Aşağı derecedeki insanların, yükseklerin makâmına çıkması, fakîrlerin zenginler kapısına ve ihsân sâhiblerinin evlerine giderek, onlardan ihtiyâclarını dilemelerine, ni’metlerine kavuşmalarına benzer. Bunların, o makâma çıkmasını, makâm sâhibleri ile müsâvî olmak sananlar, câhillik etmiş olur. Bu yükselmeleri, ba’zan o makâmları görerek özenmeleri içindir. Dünyâda sultânların ve beğlerin serâylarını, köşklerini seyretmeğe gitmek gibidir. Bu gibileri, sultânlarla, beğlerle müsâvî oldu sanmak, ahmaklık olur. Hizmetciler, efendilerine hizmet etmek için, husûsî odalarına kadar girer. Süpürmek için, temizlik için sultânın yanına yaklaşır.

Mısra’:

Derd sâhiblerine her yandan gelir belâ…

Ba’zıları, bir zevallıyı ayblamak ve kötülemek için, behâne arar. Allahü teâlâ, böyle kimselere insâf versin! Bir garîb dervîşi iftirâdan, lâfdan korumak için sebeb aramaları lâzım gelirdi. Bir müslimânın ırzını, şerefini korumak için, çalışmaları îcâb ederdi. Bu makâmlara yükselen sâliklere dil uzatanlar, iki dürlü olabilir:

Bu sâlik, o makâmların sâhibine müsâvî olduğunu sanıyor derlerse, bu sâliki kâfir ve zındık bilmiş olurlar. Çünki bir kimse, kendini Peygamberler ile berâber bilirse, kâfir olur.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.