481

Dilediği kimselerin, şirkden ya’nî îmânsızlıkdan başka günâhlarını afv eder) buyuruluyor. Bir hadîs-i şerîfde, (Cebrâîl aleyhisselâm bana geldi. Şöyle müjdeledi ki, Allahü teâlâya hiçbir şeyi şirk etmeden, ya’nî kâfir olmadan ölen bir kimse, zinâ etmiş ise de, hırsızlık etmiş ise de, sonunda gideceği yer Cennetdir)buyuruldu.

Yukarıdaki âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, îmân ile amelin başka başka olduklarını göstermekdedir. Amelin îmânın parçası olduğunu söyleyen mu’tezile fırkası ile hâricîler vesîka olarak meâl-i şerîfi, (Bir kimse kâfir olursa, Allahü teâlâya bir zararı olmaz. Çünki, Allahü teâlâ hiçbir şeye muhtâç değildir) olan (Âl-i İmrân) sûresinin doksanyedinci âyetini ve meâl-i şerîfi, (Allahü teâlâ size îmânı sevdirdi, onu kalbinize yerleşdirdi ve size küfrü, füsûku ve isyânı çirkin gösterdi) olan (Hucurât) sûresinin yedinci âyetini sened gösteriyorlar. Âl-i İmrân sûresindeki doksanyedinci âyetden anlaşılan ma’nâyı, hazret-i Ömerin “radıyallahü teâlâ anh” şu sözü de kuvvetlendirmekdedir: (İsterim ki, dışarıya me’mûrlar, müfettişler göndereyim. Malı olup da, hac etmeyenleri bulup, cizye verdireyim. Çünki onlar, müslimân değildirler) diyorlar. Hâlbuki, âyet-i kerîmedeki ve hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” sözündeki küfr kelimesi, haccı inkâr etmek demekdir. Son âyetde, îmân ile fısk birbirine karşı tutulmuş ise de, îmânın fısk ile zıd olduğu anlaşılmaz. Çünki, güzellik ve çirkinlik bakımından birbirinden ayrılan nice şeyler vardır ki, bir yerde toplanabilirler. Yine bu sûrede, (Îmân etdikden sonra, fısk, ne fenâ ismdir) meâlindeki âyet-i kerîme, îmân ile fıskın yerlerini çok açık bildirmişdir. Fıskın mü’minlere yakışmaz bir sıfat olduğunu anlatmışdır. Fâsıkın îmânlı olduğunu anlatmışdır. Fâsıkın îmânı olduğu buradan da anlaşılmakdadır. Çünki, asl fenâlık ve yolsuzluk, îmân ile fıskın biraraya gelmesindedir. Kâfirdeki fısk, o kadar fenâ olmaz.

Allahü teâlânın var olduğunu ve bir olduğunu ve Peygamberi ile bildirdiği ahkâmı tasdîk eden bir mü’min, bu ahkâma uymakda kusûr ederse, elbette üzülür. Allahı ve Peygamberi tanımayan ve yapdığı iyilikleri, Allahın emri olduğu için değil de, başka sebeble yapan bir kimse, Allaha kul olmağı bile kabûl etmiyor. Bu ikisine karşı Allahü teâlânın mu’âmelesi, elbette bir olmaz. Bir adamın iki evlâdı olsa, birisi okumaz, yazmaz, çalışmaz, kimseye fâidesi olmaz.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.