401

Böyle âciz, başkalarının kuvveti karşısında hareketsiz, onlara itâ’at etmeğe mecbûr bir kimseyi imâm yapmakda nasıl bir fâide ve hangi hikmet düşünülebilir?

Siz bu sözünüzde inâd ve ısrâr etmekle, Allahü teâlâyı, hâşâ, za’îf, âciz yapmış oluyorsunuz. Çünki, kendi üzerine vâcib olan birşeyi yapamamış oluyor. Allahü teâlâ, böyle uygunsuz sözlerden uzakdır.

Bu sözünüz, şöyle de red edilebilir: Hikmete uygun ve fâideli olmak, her zemân lâzım mıdır, değil midir? Hikmete uygun olmak, her zemân dahâ iyi değildir derseniz, bizim sözümüze gelmiş olursunuz. Resûlullahsallallahü aleyhi ve sellem” vefât edeceği zemân, yukarıda saydığınız hikmetler yok idi diyebiliriz. Çünki, hikmetin olup olmaması birdir denilince, varlığı, yokluğundan dahâ iyi olamaz. Yok eğer, herşeyde hikmetin bulunması dahâ iyidir derseniz, bu hikmet, yâ Allahü teâlânın kendisinde bulunur veyâ bulunmaz. Kendisinde bulunmaz ise, Allahü teâlâdan başka birşeyin Allahü teâlâyı mecbûr edeceği anlaşılır. Bu ise, olamaz. Hikmet, Allahü teâlânın kendisinde ise, bu söz, bir mahlûkun Allahü teâlâda yerleşeceğini gösterir. Bu ise, hiç olamaz.

Görülüyor ki, imâm ta’yîn etmek, Allahü teâlâ üzerine vâcibdir demeniz, büsbütün yanlışdır, boş sözdür. Evet ehl-i hakkın, ya’nî Ehl-i sünnetin dediği gibi, islâm dînini korumak, suçluların cezâlarını vermek, herkese hakkını ulaşdırmak ve emr-i ma’rûf ve nehy-i anilmünker yapmak için, insanların bir imâma, başkana ihtiyâçları olduğu için ta’yîn etmek, bize vâcibdir. Yoksa, Allahü teâlâya vâcib değildir. Bunun için, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” vefât edince, Eshâb-ı kirâmaleyhimürrıdvân” toplanarak, Ebû Bekr-i Sıddîkradıyallahü anh” efendimizi söz birliği ile imâm yapdı. Böylece, islâm dîninin bir sarsıntı geçirmesi önlenmişdir.

Yetmişiki bid’at fırkasının en kötüsü, şî’îlerle vehhâbîlerdir. Mu’tezile fırkası, aklın güzel veyâ çirkin demesini esâs tutuyor. Allahü teâlânın yaratdığı şeylerin güzel veyâ çirkin olmasının seçimini, şî’îler gibi akla bırakıyor. Güzel olduğu anlaşılanları, Allahü teâlâ, yaratmağa mecbûrdur, diyor. Allahü teâlânın, insan aklının güzel dediği şeyleri yaratmağa mecbûr olduğunu söylemek kadar çirkin, bozuk söz yokdur. Sizin sözünüz de, buna benziyor. Birşeyin güzel veyâ çirkin olduğunu akl anlıyamaz. Bunu islâmiyyet bildirir. İslâmiyyetin emr etdiği şeyler doğru ve güzeldir. Avrupalılar ve amerikalılar, islâmiyyete uygun akl ile yapdıkları işlerde muvaffak oluyorlar. Müslimânlar, islâmiyyete uymıyan akl ile yapdıkları işlerde başarısız oluyorlar. İslâmiyyet deyince, Ehl-i sünnet anlaşılır. Masonlar, bu hâli görünce, islâmiyyet terakkiye mâni’dir yaygarasını basıyorlar.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.