401

Mu’cizeden beklenen de budur.

Süâl: Mu’cizelerin, peygamberlik iddi’â eden kimsenin doğru söylediğini isbât etmesi, hârika şeyler oldukları içindir. Bunu isbât etmekde mu’cizenin husûsî bir te’sîri var mıdır?

Cevâb: İşin içyüzü böyle değildir. Mu’cizenin peygamberlik iddi’âsının doğru olduğunu isbât etmesi, başkalarının bunu yapamadıkları içindir. Bu da, mu’cizenin husûsî te’sîri var demekdir. Hattâ asl isbât eden budur.

Süâl: Seyyid Şerîf Cürcânî hazretleri, (Mevâkıf) kitâbını şerh ederken, (Nakl, yalnız başına delîl olmaz. Çünki, Peygamber olduğunu söyliyenin doğru olmasına inanmak da lâzımdır. Bu da, aklın kabûl etmesi ile olur. Akl, mu’cizeyi görünce, Peygamberin doğru söylediğine inanır) diyor. Cürcânînin bu sözü, mu’cizenin, Peygamberin doğru sözlü olduğunu göstermesinin akl ile anlaşıldığını bildiriyor. Hâlbuki, biraz önce, akl ile anlaşılmaz demişdi. Bu iki sözü birbirini çürütmüyor mu?

Cevâb: Yukarıdaki söz, doğru sözlü olduğunu gösteren mu’cizeyi aklın incelediğini bildiriyor. Mu’cizenin, doğru sözlü olmanın anlaşılmasını göstermesinde aklın te’sîri olup olmadığını bildirmiyor. Aklın te’sîri olduğunu söylediğini kabûl etsek bile, bu iş yalnız akl ile anlaşılır demiyor. Aklın bu işde hiç te’sîri olmaz diyen kimse yokdur ki, sözlerin birbirlerini çürütmesi düşünülsün. Seyyid hazretleri naklî mu’cizeyi anlatırken öyle söylemişdir ki, orada böyle söylemek yakışır.

Mu’cizenin, Peygamberin doğru sözlü olduğuna delâlet etmesi, ya’nî göstermesi, işitmekle hâsıl olan inanmak da değildir. Tabî’î olan bir delâletdir. Ya’nî mu’cize görülünce, Allahü teâlâ, bunu görende, Peygamber olduğunu söyliyenin doğru sözlü olduğuna bilgi yaratmakdadır. Allahü teâlânın âdeti böyledir. Çünki, yalancının mu’cize göstermesi mümkin ise de, vâkı’ değildir. Peygamber olduğunu bildiren kimse, bir dağı havaya kaldırsa, (Bana inanırsanız, bu dağ yerine gider. İnanmazsanız, başınıza iner) dese, inanmak istediklerinde, dağın yerine doğru gitdiğini, inanmamağı niyyet etdiklerinde, üzerlerine doğru geldiğini görseler, bunun doğru sözlü olduğu âdet-i ilâhiyye olarak anlaşılır. Evet, böyle kesin mu’cizenin yalancıdan zuhûru aklen mümkin ise de, Allahü teâlânın âdeti değildir. Ya’nî hiç görülmemişdir. [Yalancının mu’cize göstermesini akl kabûl eder. (Allah herşeye kâdirdir. Bunu da yapabilir) der. Aklın âdete uygun olmıyan bu hükmü, hattâ bu hükme uygun olayların nâdiren görülmesi, Allahü teâlânın âdeti olan olaylara olan bilgimize zarar vermez.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.