480

Cebr olmadığını açıkça isbât etmekdedir. Bunun için (İnsanın işi) denilmekdedir. Meselâ, Alî vurdu, kırdı denir. Hem de, herşeyin kazâ ve kaderle yaratıldığını belli etmekdedir.

Kulun işinin yapılmasında, yaratılmasında, önce bu işi kulun kalbinin ihtiyâr ve irâde etmesi lâzımdır. Kul, kudreti dâhilinde olan şeyi irâde eder. Bu isteğe ve dilemeğe(Kesb) denir. Âmidî merhûm, bu kesbin, işlerin yaratılmasında sebeb olduğunu, te’sîr etdiğini bildiriyor. Bu kesbin ihtiyârî olan işin yaratılmasına te’sîri olmaz demek de zarar vermez. Çünki, yaratılan iş ile kulun istediği iş, başka değildir. Demek ki, kul her istediğini yapamaz. İstemedikleri de var olabilir. Kulun, her istediğini yapması, her istemediğinin olmaması, kulluk değildir. Ulûhiyyete kalkışmakdır. Allahü teâlâ, lutf ederek, ihsân ederek, acıyarak, kullarına muhtâc oldukları kadar ve emrlere, yasaklara uyabilecek kadar kuvvet ve kudret, ya’nî enerji vermişdir. Meselâ, sıhhati ve parası olan kimse, ömründe bir kerre hacca gidebilir. Gökde Ramezân hilâlini [ayı] görünce, her sene bir ay oruc tutabilir. Yirmidört sâatde, beş vakt farz olan nemâzı kılabilir. Nisâb mikdârı malı, parası olan, bir hicrî sene sonra, bunun kırkda bir mikdârı altın ve gümüşü ayırıp müslimânlara zekât verebilir. Görülüyor ki, insan kendi istekli işlerini, isterse yapar, istemezse, yapmaz. Allahü teâlânın büyüklüğü, buradan da anlaşılmakdadır. Câhil ve ahmak olanlar, kazâ, kader bilgilerini anlıyamadıkları için, Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerine inanmaz. Kulların kudret ve ihtiyârlarında şübhe ederler. İnsanı, istekli işlerinde âciz ve mecbûr sanırlar. Ba’zı işlerde kulların ihtiyârı olmadığını görerek, Ehl-i sünnete dil uzatırlar. Bu bozuk sözleri, kendilerinde irâde ve ihtiyâr bulunduğunu göstermekdedir.

Bir işi yapıp yapmamağa gücü yetmeğe (Kudret) denir. Yapmağı veyâ yapmamağı tercîh etmeğe, seçmeğe (İhtiyâr), istemek denir. İhtiyâr olunanı yapmağı dilemeğe(İrâde), dilemek denir. Bir işi kabûl etmeğe, karşı gelmemeğe (Rızâ), beğenmek denir. İşin yapılmasına te’sîr etmek şartı ile, irâde ile kudretin bir araya gelmesine (Halk),yaratmak denir. Te’sîrli olmıyarak bir araya gelmelerine (Kesb) denir. Her ihtiyâr edenin, hâlık olması lâzım gelmez. Bunun gibi, her irâde edilen şeyden, râzı olmak lâzım gelmez. Allahü teâlâya hâlık ve muhtâr denir. Kula, kâsib ve muhtâr denir.

Allahü teâlâ, kullarının tâ’atlarını, günâhlarını irâde eder ve yaratır. Fekat, tâ’atden râzıdır. Günâhdan râzı değildir, beğenmez. Herşey, Onun irâde ve halk etmesi ile var olmakdadır. En’âm sûresinin yüzikinci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Ondan başka ilah yokdur.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.