593

Bir kimseye ödünç verir isen, iyilikle ver ve iyilikle al! Ödünç verilen adam fakîr ise ve nemâz kılıyor, harâmlardan sakınıyorsa, veren kimse, verdiğini ona bağışlarsa kıyâmet günü arş-ı a’lânın gölgesinde gölgelenecek ve Cennetde büyük bir dereceye nâil olacakdır.

Tenbîh: Sadaka vermek nâfile ibâdetdir. Zekât vermek ve borç ödemek, birinin hakkını iâde etmek ise, farzdırlar. Üzerinde farz borcu olanların sünnetleri ve nâfileleri kabûl olmaz. O hâlde, bir kuruş zekâtı veyâ bir kuruş borcu olan kimsenin sadakaları kabûl olunmaz. Milyonlarca sadaka verse, binlerce hayr yapsa, zekâtını vermedikce veyâ borcunu ödemedikçe, hiçbiri kabûl olmaz, ya’nî hiç sevâb kazanamadığı gibi, zekât ve borç günâhından da kurtulamaz. Zekât hakkında, 212. ci maddede geniş bilgi verilmişdir.

115 – Bir kimseye ödünç vermek, tasadduk etmekden dahâ hayrlıdır. Zîrâ, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Ödünç vermek, tasadduk etmekden onsekiz derece dahâ fazîletlidir.)

Bir kişiye bir iş yapdırdığın vakt, hemen ücretini ver! Şâyed vermeyip, hakkı kıyâmet gününe kalacak olursa, kıyâmet günü, o şahsın da’vâcısı, Allahü teâlâ hazretleri olacakdır. Birbirinize iş gördüğünüz zemân, ödünc alıp verdiğiniz vakt, güzel muâmele yapın! Birbirinizin gönlünü kırmayınız. Zîrâ iyilik yapacağınız yerde, günâh işlemiş olursunuz. Ödünç alan, ödemek niyyetiyle almalıdır. Üç sebeble ödünç alınır:

1- Çok fakîr olup çalışmağa kudreti olmayanın nafakasına sarf edecek kadar ödünç alması.

2- Bulunduğu yerin âdetine göre, kirâ ile veyâ mülk olarak, korunacak bir mesken te’min etmek için.

3- Evlenmek için.

Bu şeyler için Allahü teâlâya tevekkül ederek ve ödemeğe niyyet etmek şartı ile borç alanlara, Allahü teâlâ çabuk ödemek nasîb eder. Çok borç almayınız ki, râhat olasınız. Zîrâ, borcu alan, köle gibi olur, gece gündüz üzüntülü olur.

116 – Alış veriş yaparken ve ödünç verirken ribâdan, ya’nî (Fâiz) alıp vermekden sakın! Ödünç verdiğin kimseden menfe’ât bekleme! Zîrâ, azıcık aldığın veyâ verdiğin fâizin günâhı Allahü teâlâ indinde, annesiyle yetmiş def’a zinâ etmiş gibidir. Ya’nî, fâizin azı da, çoğu da, alması da, vermesi de harâmdır. Fâize şâhid olan, kâtib olan ve vekîl olan da, Allahü teâlâ indinde mel’ûn ve sorumludur. Çok sakınmak lâzımdır.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.