384

Allahü teâlânın huzûr-i ma’neviye-i ilâhiyyesinde durduğu vakt, ba’zı levmitâb (azarlamak) ile Hak teâlâ onu utandırır. Hattâ o kul, zan eder ki, hakîkaten helâk oldu. Sonra, Cenâb-ı Hak onu afv eder.

Nitekim Kâdî Yahyâ bin Eksem hazretlerinden rivâyet olundu. Vefâtından sonra rüyâda görülüp de süâl olundu ki, Hak teâlâ sana ne mu’âmele eyledi. Yahyâ bin Eksem, (Allahü teâlâ beni manevî huzûrunda durdurdu. Ey Şeyh-i Sû [ya’nî fenâ ihtiyâr]! Sen şunu ve bunu işlemedin mi? buyurdu. Allahü teâlânın yapdıklarımı bildiğini anladığım zemân, beni korku kapladı ve yâ Rabbî, böyle süâl soracağını bana dünyâda bildirmediler, dedim. (Sana nasıl bildirildi) buyurdu. Ben de, bana Mu’ammer, İmâm-ı Zührîden, o da Urveden, o da Âişe-i Sıddîka “radıyallahü anhâ”dan, O da hazret-i Peygamberden “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, O da hazret-i Cibrîlden, O da Zât-i teâlâdan haber verdiler. Raûf ve rahîm olan Allahü teâlâ, (Ben azîmüşşan, islâmda ağaran saç ve sakala azâb etmekden hayâ ederim) buyurdu; dedim. O zemân Allahü teâlâ buyurdu ki, (Sen ve Mu’ammer ve İmâm-ı Zührî ve Urve ve Âişe ve Muhammed aleyhisselâm ve Cibrîl sâdıksınız. Ben de seni mağfiret etdim.)

[Kâdî Yahyâ bin Eksem “rahmetullahi aleyh” Bağdâdda kâdî iken 242 [m. 856] de Medînede vefât etdi. Şâfi’î fıkh âlimi idi. (Tenbîh) adındaki kitâbı meşhûrdur.

Mu’ammer bin Müsennâ, Ebû Ubeyd-i Nahvi adı ile meşhûrdur. Edib idi. 110 da Basrada tevellüd, 210 [m. 825] da vefât etdi. Hâricî idi. Çok kitâb yazdı. Hadîs ve târîh âlimi idi.

Muhammed bin Müslim Zührî tâbiîndendir. Kitâblarını dıvar gibi dizip, içine kapanarak okumakla vakt geçirirdi. Zevcesi bir gün (Bu kitâblar bana üç ortakdan dahâ şiddetlidir) demişdi. 124 [m. 741] de vefât etdi “rahime-hullahü teâlâ”.

Urve bin Zübeyr, Zübeyr bin Avvâmın ikinci oğludur. Esmâ bint-i Ebî Bekrin oğludur. Fukahâ-i seb’adan biridir. Âişeden “radıyallahü anhâ” çok hadîs-i şerîf bildirdi. 22 de tevellüd, 93 de Medînede vefât etdi “rahime-hullahü teâlâ”.]

Yine, Abdül’azîz ibni Nübâte rü’yâda görülüp, Allahü teâlâ hazretleri sana nasıl mu’âmele buyurdu diye sorulunca, Allahü teâlâ bana buyurdu ki, (Sen şu kimse değilmisin ki, sözünü kısaltır. Ve sana bu ne güzel fesâhatli söz söyler denilsin diye konuşurdun.) Ben de, (yâ Rabbî! Yüce zâtını noksan sıfatlardan tenzîh ve takdîs ederim ki, ben hakîr kulun, dünyâda zât-i rubûbiyyetini vasf ve medh ve senâ ederdim.) (Öyle ise, dünyâda dediğin gibi vasf eyle) buyurdu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.