593

Kadınlık gayreti zuhûra gelip, gönülleri huzûrsuz olmuş. Lâkin hazret-i Osmânın yüzüne vurmayıp, hemen zerâfet ile izn isteyip, babamın se’âdethânelerine gideceğim, dedi. Hazret-i Osmân izn verdi. Ammâ içine te’sîr edip, kalbine ateş düşdü. Kendi kendine dedi ki, Habîbullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerine varıp, benden şikâyet ederse, benim hâlim nice olur. Ne dünyâda ve ne âhıretde yerim kalır, deyip, derhâl abdest alıp, mubârek yüzünü ve sakalını kara toprağa sürüp, feryâd ve figân ile Hak Sübhânehü ve teâlânın dergâh-ı âlisine tedarrû ve niyâz eyledi. Hazret-i Rukayye “radıyallahü anhâ” da Sultân-ı kâinâtın se’âdethânelerine vardıkda, Server-i Enbiyâ “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Rukayye hazretlerinin yüzünde sıkıntı eseri görüp, süâl buyurdular ki, ey benim ciğergûşem. Nedir hâlin, niçin sıkıntıdasın. Hazret-i Rukayye elinde olmıyarak ağlayıp, dedi ki, benim devletli babam, sultânım. Senin şân-ı şerefine lâyık olan bu mudur ki, hazret-i Osmân benim üzerime câriyeye baksın. Hazret-i Habîbullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”; (ey benim kızım! Eğer Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin rızâsını ve benim rızâmı istersen, bir ân durma, var evine ki, Osmân hazretlerinin ayaklarına yüzünü sürüp, özr dile. Yoksa ne Hakkın huzûrunda, ne de benim huzûrumda yerin kalır.) deyip ve bir ân durdurmayıp, hazret-i Osmânın huzûruna gönderdi. Rukayye da emr-i şerîfine imtisâl edip [uyup], acele ile geri evine geldi. Kapıya el vurdu. Bakdı ki, kapı kapanmış. Kapıya vurdu. Hazret-i Osmân içeriden seslendi ki, kimdir. Hazret-i Rukayye “radıyallahü teâlâ anhâ” dedi ki, bu za’îfe hanımındır. Gelip, hazret-i Osmân acele ile kapıyı açdı. Özr dilemek istedi. Hazret-i Rukayye “radıyallahü teâlâ anhâ” râzı olmayıp, mubârek ayaklarına kapanmak istedi. Hazret-i Osmân mâni’ olmak istedi. Hazret-i Rukayye râzı olmadı. Elbette babam hazretlerinin emrini yerine getirmeyince içeri girmem, deyip, mubârek yüzünü hazret-i Osmânın ayaklarına sürüp ve özr diledi. Ondan sonra hazret-i Osmân secde-i şükr edip, dedi ki, yâ Resûlullahın kızı! Mâdem ki baban sana böyle vasıyyet eyledi. Ben de Allahü teâlânın aşkına ve babanın hurmetine haremimde olan üçyüz câriyenin temâmını âzâd etdim. Hür olsunlar, dedi. Hemen o sâat, haber getiren melek Cebrâîl aleyhisselâm, Habîbullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin huzûr-ı se’âdetlerine geldi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.