Reliable 5V0-31.23 Test Notes 🐒 5V0-31.23 Interactive Course 🏦 5V0-31.23 Interactive Course 🙊 Go to website 《 www.pdfvce.com 》 open and search for 《 5V0-31.23 》 to download for free 🐟Reliable 5V0-31.23 Test Price - search results

If you're not happy with the results, please do another search

MÂLA MUHABBET 25 – Harâm yoldan kazanılan mâl, mülk olmaz. Kullanması harâm olur. Halâl mâlı, ihtiyâcdan fazla toplamak mekrûhdur. Zekâtını vermezse, azâba sebeb olur. Hadîs-i şerîfde, (Altına ve gümüşe köle olana la’net olsun!) buyuruldu. Köle, dâimâ efendisinin kalbini kazanmağı düşünür. Dünyâ mâlı peşinde koşmak, nefsinin şehvetleri [arzûları] peşinden koşmakdan dahâ fenâdır. Mâl, para peşinde koşmak, Allahü teâlânın emrlerini unutdurursa, (dünyâ muhabbeti) denir. Allah zikri [düşüncesi] bulunmıyan kalbe şeytân yerleşir. Şeytânın en büyük hîlesi, insana hayrlı işler yapdırarak kendisini sâlih, iyi zan etdirmesidir. Böyle kimse, kendisinin kulu olur. Hadîs-i şerîfde, (Geçen ümmetlerin herbirine fitneler verildi. Benim ümmetimin fitnesi, mâl, para toplamak olacakdır)buyuruldu. Dünyâlık peşine düşerek, âhıreti unutacaklardır. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, insanları...

Yoksa, verileni almamak demek değildir. Bu huya taktîr derler ki, kötü huydur. Aklın da, islâmiyyetin de beğenmediği birşeydir. Kanâ’at ise, iyi ahlâkdır. [Ölmemek, bir uzvu telef olmamak için lâzım olan şeye (Zarûret) denir. Nafaka için ve bedeni sıkıntıdan korumak için, lâzım olan şeye (İhtiyâc) denir. İhtiyâcdan fazla olup, hoşa giden, tatlı olan ve insanın kıymetini, şerefini korumaya yarayan şeylere (Zînet eşyâsı) denir. Zînet eşyâsını, övünmek, başkalarına gösteriş, üstünlük sağlamak için kullanmağa (Tefâhur) denir. Zarûret ve nafaka eşyâsını te’mîn etmek farzdır. Nafakadan fazla olan ihtiyâc eşyâsını, meselâ ilâc ve tabîb ücretini te’mîn etmek sünnetdir. Zînet câizdir. Tefâhur harâmdır.] 8 -Vekârdır. İhtiyâcları ve kıymetli şeyleri elde ederken sür’at ve acele etmeyip, yavaş hareket...

...tenkîd edenlere, onda kusûr arayanlara gelince, bu gibilerin en çok üzerinde durduğu husûslar şunlardır: 1— (İslâm dîni bir erkeğin dört kadınla evlenmesini kabûl etmekdedir. Bu, zemânımızdaki âile mefhûmu, âile bağlılığı ve sosyal nizâm ile hiç bir zemân bağdaşamaz) imiş. Buna verilecek cevâb şudur: İslâm dîni bundan 14 asr evvel zuhûr etmişdir. Bu dînin doğduğu yer olan Arabistânda, o zemân kadınların hiç bir hakkı yokdu. Herkes istediği kadar kadın ile birlikde yaşar ve bunlara karşı hiç bir sorumluluk kabûl etmezdi. O zemânlarda kadının hiç bir kıymeti olmadığı şundan anlaşılır ki, pek çok âileler, doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. Böyle bir yerde doğan İslâm dîni, bir adamın birlikde yaşayacağı kadın mikdârını,...

Dillerde medh olunur, her yerde hürmet gösterilir. Mâlı çok olanlar arasında ve mevkı’ sâhibleri yanında sözleri kırılmaz. Kendilerine gelen hediyyelerin ardı kesilmez. Adak, zekât paraları önlerine yığılır. Farz ve sünnetleri yapmakda gevşekdirler. Başkalarının yanında, nâfile ibâdetleri yapmakdan, bedenleri za’îf olmuşdur. Nefs-i emmâreleri ise, pek kuvvetlenmişdir. İnsanlar arasında emîn, Allah nazarında hâindirler. Sahte tarîkatcılar ve dünyâya düşkün din adamları böyledir. Ba’zı köylüler, şehrdeki yemekleri yimez. Ba’zıları da, parasına kıyamayıp kıymetli gıda almaz. Bunları gören, kendilerini derviş sanır. Kanâ’at ve iffet sâhibi görünürler. Bunlar, kanâ’atsız ve iffetsizdir. Yapdıkları, hep gösterişdir, yalandır, riyâdır. 3 -Sehâya benziyen kötü huy da şöyle olur: Mâlı alınteri ile kazanmamış, mîrâsa konmuş veyâ kaçakçılık, istifcilik yapmış, yâhud piyango, toto...

81 – Ma’lûmun olsun ki, Hak teâlâ her şeyden evvel aklı yaratmışdır. Ve ona ilm, zekâ, hulûs, doğruluk, cömerdlik, tevekkül, korku, ümmîd hasletleri vermişdir. İşte, bu aklla müşerref olan kimseler, yaratılışlarındaki gâyeyi, ya’nî cenâb-ı Hakkın ülûhiyyet ve vahdâniyyetini tasdîk ederek, Onun rızâsına kavuşurlar. En-Nâzi’at sûresi kırkıncı âyet-i kerîmesinde meâlen,(Cenâb-ı Hakkın huzûrundan korkup, nefsini [gayrı meşru’] nefsânî arzûlardan men’ eden kimselerin varacakları yer muhakkak Cennetdir) buyuruldu. Cenâb-ı Hak akldan sonra, nefsi yaratmışdır. Buna, cehl, şehvet, tama’kârlık, yalan, harîslik, gadab, zulm, murdarlık, fesâdlık ve şirk gibi aşağı duygular vermişdir. Bundan evvelki iki âyet-i kerîmede meâlen, (Her kim benim emrimi tutmayıp nefsine uyarsa, varacağı mahal Cehennemdir) ve (Zulm edip, yalnız dünyâ hayâtını seçen kimsenin...

Halîfe olacağı da, kendisine müjdelenmiş idi. Birgün, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hayvana binip, onu da, arkasına bindirmişdi. Konuşurlarken (Yâ Rabbî! Buna çok ilm ve hilm ver!) diye düâ buyurmuşdur. Târîhlerin hepsi diyor ki: Aklı, zekâsı, afvı, cömerdliği, idâresi, yumuşaklığı pek ziyâde olup, dillerde gezerdi. Afvı ve yumuşaklığı hakkında nice hikâyeler vardır ve iki büyük arabî kitâb hâlinde neşr edilmişdir. Arabistânda dört dâhî yetişmişdir. Hazret-i Mu’âviye, Amr ibn-i Âs, Mugîre tebni Şu’be “radıyallahü teâlâ anhümâ” ve Ziyâd bin Ebîhdir. Âlimlerden birçoğu demişdir ki, çok heybetli, cesâretli, tedbirli, gayretli, merhametli olup, her sûretle, sanki idâreci olarak yaratılmışdı. Hattâ, hazret-i Ömer, onu gördükçe “radıyallahü anhümâ” (Bu, bir Îrân şâhıdır) buyururdu. Bir şey isteyeni...

Balığın dahî kanı necsdir. Eti yinen hayvânların bevli ve gâiti tâhirdir. Necâsetden tahâret bir kavle göre farz, diğer kavle göre sünnetdir. Bâsûr, idrâr, gâita damlaları bedene, çamaşıra bulaşırsa afv olur. İnsanın ve hayvânın kanının, yara, çiban suyunun avuç içi kadarı afv olur. Nemâzda her rek’atde Fâtiha okumak, bir omuzuna selâm vermek ve iki secde arasında oturmak ve rükû’da, secdelerde tumânînet [sâkin durmak] farzdır. İmâmın gizli okuduğu rek’atlerde cemâ’atin Fâtiha okumaları müstehab, âşikâre okuduğu zemân cemâ’atin de okuması mekrûhdur. Kıyâmda, sağ el sol elin üstünde olarak, göğüs ile göbek arasına koymak veyâ iki eli iki yana salıvermek müstehabdır. Farzlarda (E’ûzü…) okumak mekrûhdur. Fâtihayı rükû’da temâmlamak nemâzı bozar.) Müsâfir ile mukîmin birbirlerine imâm...