Reliable 5V0-31.23 Test Notes 🐒 5V0-31.23 Interactive Course 🏦 5V0-31.23 Interactive Course 🙊 Go to website 《 www.pdfvce.com 》 open and search for 《 5V0-31.23 》 to download for free 🐟Reliable 5V0-31.23 Test Price - search results

If you're not happy with the results, please do another search

...(Muhammeden abdühü ve resûlüh) de demesi şartdır. Ölüm başladığı, hayâtdan ümmîd kesildiği zemân, tevbe kabûl olabilir ise de, kâfirin îmâna gelmesi kabûl olmaz. Ölüm hâlinde iken küfre sebeb olan şey söyleyen kimse, mü’min kabûl edilir. Çünki, o anda aklı başında değildir. Ölüm alâmeti, sertleşme, soğumak ve kokmakdır. Bu alâmetlerden önce de ölüm anlaşılınca [soluğun kesilmesi, ağzına tutulan aynanın buğulanmaması ile, kalbin durduğu, nabz ile anlaşılır] gözlerini kapamak ve çenesini bağlamak sünnetdir. Çenesi, geniş bez ile başı üstüne bağlanır. Gözlerini kaparken (Bismillâh ve alâ millet-i resûlillah) demek ve düâsını okumak sünnetdir. Soğumadan önce, el parmaklarını, dirseklerini, dizlerini açıp kapayıp, kollarını ve bacaklarını düz bırakmak sünnetdir. Böylece, yıkaması ve kefene sarması kolay olur....

...gitmeğe sebeb olan şeyleri işitmiş olur. (Ra’d) sûresini okumak, rûhun çıkmasını kolaylaşdırır. İnsan ölünce, Hanefîde necs olur. Kur’ân-ı kerîm, yanında değil, karşısında ve sessiz okunabilir. Diğer üç mezhebe göre necs olmaz. Kur’ân-ı kerîmi, ölüler de işitir ve fâidelenir. Cenâze taşıyanların, kabr ziyâret edenlerin, maddî bir karşılık düşünmiyerek, Kur’ân-ı kerîmden bir parçayı, Allah rızâsı için okuyarak, sevâbını meyyitin rûhuna hediyye etmeleri sünnetdir. Ölüm hâlinde su içirmek sünnetdir. İhtiyâcı görülürse vâcib olur. İçince ferahladığı görülürse vâcibliği artar. O ânda şeytân, sâf su gösterip, senden başka ma’bûdüm yokdur dersen, sana içiririm dediği, hadîs-i şerîflerde bildirilmişdir. Yasîn sûre-i şerîfesini okumanın on fâidesi vardır: 1 — Aç olan, tok olur. Ya’nî, ummadığı yerden rızk gelir. 2...

...ve vasıyyet yazmak vâcibdir. 816. cı ve 1028. ci sahîfelere bakınız! Ölüm, bir ânda gelebileceğinden, afvı kabûl olmıyan ve kabûl olabilir ise de, henüz afv edilmemiş olan (Had) ve (Ta’zîr) cezâlarının yapılmasına imkân bırakmak vâcibdir. Ya’nî, meydâna çıkmış olan günâhlarının dünyâdaki cezâlarının yerine getirilmesini te’mîn etmelidir. Afvı kabûl olmıyan suç, Server-i âlemi “sallallahü aleyhi ve sellem” sövmekdir. Afvı kabûl olan hadler, ya’nî cezâlar, zinâ, sirkat, iftirâ, içki içmek gibi suçların dünyâdaki cezâlarıdır. Hasta olanların, bu vâcibleri dahâ çabuk yerine getirmesi lâzımdır. Hastanın yatağı, çarşafı ve çamaşırları temiz olmalıdır. Sık sık değişdirmelidir. Çünki, temizliğin kalbe ve rûha büyük te’sîri vardır. Ölüm zemânında ise, temizliğin kalbe ve rûha te’sîri, başka zemânlardan dahâ mühimdir....

...teâlâ, Azrâîl “aleyhisselâm” ile haber gönderip, (Dost dosta kavuşmakdan kaçınır mı?) buyurunca, (Yâ Rabbî! Rûhumu hemen al!) diye düâ eyledi. Allahü teâlânın emrlerine uyan bir mü’mine, ölümden dahâ sevincli birşey olmaz. Allahü teâlâya kavuşmağı seven mü’min, mevti ister. Mevt, dostu dosta kavuşduran bir köprüdür. Kavuşmak şevkı, büyük ve yüksek derecedir. Bu dereceye yükselen mü’min, mevtin gecikmesini istemez. Rabbine iştiyâkından dolayı, Ona kavuşmağı, Onu görmeği sever. Cenneti seven ve ona hâzırlanan insan mevti sever. Çünki, mevt olmayınca, Cennete girilmez. Bir kimsenin îmân ile öleceği son nefesde belli olur. Bir insan, bu devlete kavuşunca, Allahü teâlânın ihsânları başlar. Bu ânda, elbette sevinir. Se’âdet sâhibi ol kimsedir ki, Azrâîl “aleyhisselâm” gelip, (Korkma, Erhamürrâhimîne gidiyorsun....

...yüksek mertebede yalnız nûr idi. [Bu nûr, nasıl olduğu bilinmiyen bir nûrdur.] Burayı, Kâ’benin hakîkati bulmuş ve yazmışdım. Bu mertebenin üstünde, dahâ yüksek bir mertebe var ki, Kur’ân-ı kerîmin hakîkatidir. Kâ’be-i mu’azzama, Kur’ân-ı kerîm sebebi ile, herkesin kıblesi olmuş ve kendine karşı secde olunmakla şereflenmişdir. İmâm, Kur’ândır. Önde Kur’ân-ı kerîmdir. Öne alınan ise, Kâ’bedir. Bu mertebe, Allahü teâlânın, nasıl olduğu bilinmiyen vüs’atinin başlangıcıdır. Anlaşılamıyan âlemin ayrıldığı derecedir. Bu pek yüksek mertebede vüs’at, uzunluğun ve genişliğin çokluğu ile değildir. Böyle vüs’at, mahlûkda olur ve noksânlık, kusûr alâmetidir. Orası, öyle bir makâmdır ki, yetişemiyen, tatmıyan anlayamaz. O mertebedeki ayrılık da, bildiğimiz iki başka şeyin ayrı olması, benzemedikleri için, ayrılmaları değildir ki, bunlar parçalanmakla,...

...ekser. Çok mal bulunmazdı evinde, fevtinde, görüldü, zırhı rehinde. Vârını fakîre verirdi, yoksul olunca, sevinirdi. Ekser zemân gördüğü şeyler, yanında, dünyâ neye değer? İhsânları, herkese çokdu, birşey yok demek, onda yokdu. Ba’zan, o kadar çok verirdi, düşmanları hep, eğilirdi. Şefkati boldu, her leîme, müşfik babaydı, her yetîme. Her işinde vardı, çok hikmet, hiç etmedi kimseye minnet. Hastayı ziyâret ederdi, derdliyi şifâyâb ederdi. Teheccüdü hiç bırakmazdı, Allah korkusundan yatmazdı. Tutardı herkesi, Peygamber, hep kendi nefsîle berâber. İftihâr ederdi, kullukla, huylu idi, ilâhi hulkla. Bir mektebe oldu, müdâvim, Allahdı, zâtına muallim. Anlatmak için Rahmân, anı, Kur’ânda hoş etdi beyânı. Haşra dek, Şâh-ı enbiyâya, olsun salevât, bî nihâye! Olsun Âline, Eshâbına, salât, selâmı âcizâne!...

...birliği olsa gerekdir. Herşeyin doğrusunu Allahü teâlâ bilir. İlâhî nedir bu aşk, yakdı cismü cânımı? bundaki zevk başkadır, duyulur izhâr olmaz. Ne tarafa giderim, bırakıp sultânımı, Seni sevdi bu gönül, ölse ele yâr olmaz! Herkese nasîb olmaz, huzûrundaki ânlar, ebedî hâtıradır, bu bulunmaz zemânlar. Kadrinizi biz gibi, bir nebze anlayanlar, derler ki, bu devrde, sen gibi serdâr olmaz. Feth etdiniz kalbimi, gizli bir miftâh ile, bundan sonra, nefsimin ısyânları nâfile! Her bülbül âşık olur, böyle vefâlı güle, kim demiş zemherîrde, ılık bir behâr olmaz. Her sözünüz kalbime âb-ı hayât katresi, senden başka rûhumun yok kurtuluş çâresi. Ey! Cihânın şu ânda, bir teki, bir dânesi! biz günâhkârlar için, bundan büyük kâr olmaz!...