1249

(Mâlikî mezhebinin ikinci kavline göre, özr sâhibi olmak için, hastalık sebebi ile çıkan, abdesti bozan birşeyin bir kerre çıkması kâfîdir. Bir nemâz vakti içinde devâmlı çıkması lâzım değildir. Nemâzdan evvel veyâ nemâz içinde idrâr, yel kaçıran hastaların ve ihtiyârların abdestlerinin ve nemâzlarının bozulmaması için, harac ve meşakkat hâlinde, bunların mâlikî mezhebini taklîd etmeleri ve imâm olmaları sahîh olur.)]

Özr sâhibinin özrü, sonraki her nemâz vaktinde, bir kerre, biraz akınca, özrü devâm ediyor sayılır. Bir farz nemâzın vaktinde hiç gelmezse, ya’nî nemâz vakti başından sonuna kadar özrsüz geçerse, o kimse özr sâhibi olmakdan kurtulur. Abdest alırken veyâ nemâz kılarken, özrü kesilip, sonraki ikinci vaktin sonuna kadar hiç gelmezse, özrlü iken aldığı abdesti ve nemâzı i’âde eder. Nemâz bitdikden veyâ teşehhüd mikdârı oturdukdan sonra kesilirse, nemâzını i’âde etmez. Teyemmüm ederek nemâz kıldıkdan sonra, suyu gören kimse de, nemâzını i’âde etmez. Bir ilâcla veyâ bağlamakla veyâ nemâzı oturarak îmâ ile kılmakla, özrü durdurmak vâcibdir. Bir dirhem mikdârı kan ve sâire, yıkanınca, nemâz kılıncaya kadar, tekrâr bulaşmıyacağı zan olunursa, yıkamak vâcibdir. [Özr, yalnız abdesti bozan şeylerdir. Abdest veyâ gusl abdesti alamıyan hasta, özrlü olmaz. Yerine göre, mesh ederek veyâ teyemmüm ederek, nemâzlarını sağlam kimse gibi kılar.]

Cemâ’at ile nemâz anlatılırken, özrlü kimsenin sağlam kimselere imâm olamıyacağı bildirilmekdedir. Orada, devâmlı abdestsiz olmakdan başka, üzerinde dirhemden çok necâset bulunanın, çıplak olanın, Kur’ân-ı kerîmi doğru okuyamayanın da, böyle olmıyanlara imâm olamıyacakları bildirilmekdedir. Kaplama ve dolgu dişi bulunan kimsenin, kaplama ve dolgusu olmıyan hanefîlere imâm olabilmesi için, şâfi’îyi veyâ mâlikîyi taklîd etmesi lâzımdır. Yetmişinci maddeyi okuyunuz!

Özrsüz, sağlam iken kılmadığı nemâzlar, hasta ve özrlü iken de kazâ edilir. Sadaka ve hiçbir hayrlı iş, kazâ nemâzı yerine geçemez. İbni Teymiyyenin sapık yazılarına aldanmamalıdır.

Gel kardeşim, dinle benden hoş sözü,
söylüyorum sana, esrârı özü:

Ahmed-i Serhendî, bunu şerh eyledi,
gör de (Mektûbât)ı bak neyledi.

O kitâbda neler söyler, hem neler,
Onda oynatmış ne zevkli cilveler.

İlm-i nâfi’, cümle (Mektûbât)dadır.
Her ne varsa mahzende, hepsi andadır.

O kitâbdır, se’âdet hazînesi,
Onda tevhid, madde, ma’nâ bilgisi.

Mektûbât-ı Ahmedî sâyesinde,
Onun ulûm-i bî-nihâyesinde.

Geldi (Se’âdet-i Ebediyye) vücûde,
teşekkür eylerim Rabb-i vedûde.

İlâhî! Bu kitâbı eyle mebrûr!
Berât olsun bana, mahşerde, hem nûr!

Salât olsun, selâm olsun Resûle! ki,
vücûde geldi, (Se’âdet-i Ebediyye).

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.