1249

hânekâhı halıları olduğunu anlayınca, islâmiyyete olan sevgi ve saygısının çokluğundan, oraya yaklaşıp, halıların tozları içinde durmuş, misk ve anber sürünür gibi, hânekâhın tozlarını yüzüne gözüne sürerek, Allah yolunda olanların feyz ve bereketleri ile şereflenmek istemişdir. Allahü teâlâya yakın olanlara karşı gösterdiği sevgi ve saygı sâyesinde, îmânla gitdiği umulur. İşitdiğimize göre, Tîmûrun ölüm haberi duyulunca, o zemânda bulunan Evliyâdan birisi “kuddise sirruh”, (Tîmûr öldü. Îmânı da birlikde götürdü) buyurmuşdur.

Cum’a günleri, hatîb efendiler, hutbe okurken, sultânların ismlerini, en aşağı basamağa inerek okuyorlar. Bunun sebebi, sultânlar kendilerinin, Server-i âlemden “sallallahü aleyhi ve sellem” ve dört halîfesinden aşağı olduklarını göstermek içindir. Kendi ismlerinin, o büyüklerin ismleri ile birlikde okunmasını uygun görmedikleri için böyle okutuyorlar.

Secde, alnı yere koymakdır ki, küçüklüğü ve aşağılığı göstermekdir. Tevâzu’ ve saygının son derecesidir. Bunun için secde, ancak Allahü teâlâya ibâdet için yapılır. Ondan başkasına secde etmek câiz değildir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” birgün, bir yere gidiyordu. Bir köylü rast gelip, mu’cize gösterirsen îmân ederim dedi. Server-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Karşıki ağaca git, de ki, Allahın Peygamberi seni çağırıyor!). Köylü, böyle söyleyince, ağaç yerinden ayrılıp Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” önüne geldi. Köylü bu hâli görünce, hemen müslimân oldu. (Yâ Resûlallah! İzn verirsen, sana secde edeceğim) dedi. (Allahü teâlâdan başka, hiçbirşeye secde edilmez. Başkasına secde etmek câiz olsaydı, kadınların, erkeklerine secde etmelerini emr ederdim) buyurdu. Fıkh âlimlerinden ba’zısı, sultânlara, selâm niyyeti ile, secde etmeğe izn vermiş ise de, sultânların bu işde, Allahü teâlâya karşı edebi gözetmeleri, Allahü teâlâdan başkasına secdeye izn vermemeleri lâyık olur. Allahü teâlâ, onları herşeye âmir ve hâkim yapmış, herkesi bunlara muhtâc kılmış. Bu büyük ni’mete şükr olarak, aczin, küçüklüğün son şekli olan secdeyi, Allahü teâlâya mahsûs edip, Ona şerîk olmamalıdırlar. Ba’zı âlimler izn vermiş ise de, kendileri, güzel tevâzu’ları sebebi ile, buna izn vermemelidir. İhsân edenlerin karşılığı, ancak ihsân olur. Görüşdüğümüz zemân, dahâ çok anlatırım. Doğru yolda bulunanlara, Muhammed Mustafânın “sallallahü aleyhi ve sellem” izinde yürüyenlere selâmlar olsun!

Evliyânın efdali, Sıddîk-ı ekber, ba’dehu Fârûk,
ve Zinnûreynden sonra, Alîdir ol Velîyullah.

Kalan Eshâbı hem ki, cümlesinin zikri hayrolsun,
cemî’i ÂlEshâb-ı kirâmı severim fillah.

Aşere-i mübeşşere ve Fâtıma, Hasen ve Hüseyn,
bu ümmetden bunlara Cennet ile neşhedü billah.

Ve gayri kimseye aynîle Cennetlik denilmez ki,
o gaybe hükm olur, gaybi ne bilsin kimse gayrillah.

Ve Eshâb-ı kirâmın cümlesinden sonra ümmetden,
cemî’i Tâbi’în olmuşdur, efdalü Evliyâillah.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.