401

Hazret-i Alîden sonra, Hâşimîlerin hepsi de bî’at etdi. Sözbirliği hâsıl oldu.

Halîfe seçiminde, gerek hazret-i Ebû Bekr, gerekse hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anhümâ”, çok uyanık, çok akllı davrandı. Hazret-i Alînin Sakîfe çardağına çağrılmaması da, çok yerinde olmuşdu. Belki, o gün, orada bulunsaydı, Ensâr ile Muhâcirler arasındaki konuşmada bir de Hâşimîler araya karışır, iş dahâ sarpa sarardı.

Halîfe seçimindeki ictihâdların ayrılmasını, bizlerin konuşmamız, tartışmamız doğru değildir. Müslimânların en iyisi Onlardır. Hepsi, hidâyet yıldızlarıdır. Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsı Onlardan öğrenildi. Yüzbinlerle hadîs-i şerîf, Onlardan işitildi. Allahü teâlânın emrleri, yasakları, Onlardan öğrenildi.

Onlardan öğrendiğimiz bilgileri ele alıp da, Onların hareketlerini bunlarla ölçmeğe kalkışmak, bize yakışmaz.

Evet, hatâ, insanın şânındandır. Müctehidler de yanılır. Fekat, müctehid yanılmaz ise, on sevâb, yanılırsa, bir sevâb kazanır.

Eshâb-ı kirâmın hepsi, islâmiyyetin direkleridir. Aralarındaki ayrılıklar, hep ictihâd ayrılığı idi. Birbirlerine sert söyleseler bile, birbirinin kıymetini bilirlerdi. Hazret-i Zübeyr, dîni düşünmeyip, şahsıyyet düşünseydi, kayın pederi olan hazret-i Ebû Bekrden ayrılmazdı. Halîfe seçiminde hazret-i Ebû Bekri ençok destekliyen, hazret-i Ömer idi. Bununla berâber, hazret-i Alînin kıymetini ençok bilen ve söyliyen, bu idi. Hazret-i Ömer, birgün hazret-i Alîye birşey sormuşdu. O da, hemen cevâb vermişdi. Onun üzerine, (Hazret-i Alînin bulunmadığı bir yerde, güç bir soru ile karşılaşmakdan, Allaha sığınırım) demişdi. Hazret-i Alî de, (Resûl-i ekremden sonra, bu ümmetin en hayrlısı, Ebû Bekr ve Ömerdir) derdi “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în”.

Bir ay sonra, hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh”, minbere çıkıp (Halîfelikden çekilmek istiyorum. Beni, tam Resûlullahın yolunda görmek istiyorsanız, buna imkân olamaz. Çünki şeytân Ona yaklaşamazdı. Hem de, gökden Ona vahy gelirdi) dedi. Böyle zâtların kalblerinde mevkı’ hırsı olur mu? Bunlara dil uzatılabilir mi?

Gerçi, Fâtıma-tüz-Zehrâ “radıyallahü anhâ” babasının firâkına dayanamayıp, evinden dışarı çıkamadı. Alî “radıyallahü anh” da, Ona derd ortağı olmak için, evde kalarak, halîfenin sohbetine sık gelemezdi. Fekat, hazret-i Fâtımanın vefâtından sonra, tekrâr bî’at etdi. Halîfenin huzûruna hep gelir, Ona yardım eder, fikr verirdi “radıyallahü anhüm ecma’în”.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.