401

ona tâbi’ olmakdır. Vâsıtanın kalbinden gelen feyzler, ma’rifetler, muhabbet mikdârınca alınır. Sohbet nasîb olursa, alınan feyz çok olur. Feyz, ma’rifet gelince, mâ-sivânın [mahlûkların] sevgisi kalbden çıkar. Allahü teâlânın ismleri tecellî [zuhûr] etmeğe başlar. Bu ismlerle bekâ hâsıl olur. Kemâlât ve esmâ-i ilâhî, nihâyetsizdir. Kalbdeki tecellîleri sonsuzdur. Râbıta kuvvetli olup, Ârifin sûreti devâmlı zâhir olursa, feyz almak çok ve kolay olur. Allahü teâlâyı düşünmekle, böyle feyz alınamaz. Ya’nî ma’rifete kavuşulamaz. Hizmet, huzûr ve sohbet nasîb olursa, feyz almak dahâ çok olur. Eshâb-ı kirâm, huzûr ve sohbet ni’meti sâyesinde eshâb oldular. Veyselkarânî, ma’nevî münâsebet [muhabbet bağı] ile, çok feyz aldı ise de, Eshâb-ı kirâm derecesine yükselemedi. Hayâlde görünen şekl, sûret, Velînin kendisi değildir. Onun kendinde öyle şeyler vardır ki, sûretinde bulunmazlar.

Çok ibâdet yapmak ve fâidesiz sözler söylememek ve nâmahremleri görmemek için halvet, inzivâ lâzımdır. Fekat, halkın haklarını zâyı’ etmemek, edâ etmek şartdır.

Rûhları görmek, kalb ile, basîret ile olur. Gözler açık iken görmek de böyledir. Rûhları görmek, kemâl alâmeti değildir.

BİRİNCİ CİLD, 78. ci MEKTÛB

Dinde yüksek derecelere kavuşmak için, [Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi îmân etmek ve ahkâm-ı islâmiyyeye uymak ve sonra] Ehl-i sünnet âlimlerine muhabbet bağı ile bağlanmak lâzımdır. [Îmânın doğru olması için, ahkâm-ı islâmiyyeye uymak lâzım olduğuna inanmak lâzımdır. Ehl-i sünnet îmânı böyledir.] Sâdık olan tâlib, âlime muhabbeti sebebi ile, onun bâtınından [kalbinden] gelen feyzleri [ya’nî Allah sevgisini] alır. Yavaş yavaş onun gibi olur. (Fenâ-yı kalb), [Allahdan başka birşey hâtırlamamak], fenâ-yı hakîkînin başlangıcıdır demişlerdir. Sevmeden ve fenâ hâsıl olmadan, yalnız ibâdet etmekle, hakîkate kavuşulmaz. İbâdet, Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşduran sebeblerden biri ise de, fenâ, ya’nî aşırı muhabbet de şartdır. Âlim de, teveccüh ederse, onu severse, yalnız muhabbet, maksada kavuşdurur. Riyâzetler çekmek, ya’nî nefse sıkıntı veren şeyleri yapmak ve erbaînler çekmek, ya’nî kırk gün bir yerde kapanmak şart değildir.

Bu yazdıklarımız, Eshâb-ı kirâmın yoludur. Bu yolda ifâde ve istifâde [Feyz almak, ya’nî ma’rifet-i ilâhiyyeye kavuşmak, kalbden kalbe] aks etmekle olur. Edebe riâyet ederek, sohbetde bulunmak kâfîdir. Îmân ve teslîm ve itâat şartı ile, Resûlullahın sohbetinde bulunmak, Eshâb-ı kirâmın kemâle gelmesi için kâfî idi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.