129

Receb ayı dahâ gelmeden eşyâlarımı marangozun dükkânına taşıdım. Marangoz, Abdürrızâ isminde, Horasanlı bir şî’î olup, merd bir adamdı. Bana oğlu gibi davranıyordu. Onun yanında bulunma fırsatını değerlendirip, fârisî öğrenmeğe başladım. Her gün ikindi vakti, Îrânlı şî’îler, onun yanında toplanır, siyâsetden iktisâda kadar, her mevzû’da, konuşurlardı. Hem kendi hükûmetlerine, hem de İstanbuldaki Halîfeye çokça dil uzatırlardı. Yabancı bir adam geldiğinde, hemen sözü değişdirip, şahsî mes’elelerini konuşmaya başlarlardı.

Bana çok i’timâd ediyorlardı. Sonradan anladım ki, Türkçe bildiğim için, beni Âzerbaycan halkından zan ediyorlarmış.

Bizim marangoz dükkânına bir delikanlı arada bir uğrardı. İlm talebesi kıyâfetinde ve arabî, fârisî, türkçe biliyordu. İsmi (Muhammed bin Abdülvehhâb Necdî) idi. Bu delikanlı, son derece yüksekden konuşan ve gâyet asabî biriydi. Osmânlı hükûmetini çok şetm etdiği hâlde, Îrân hükûmetinin aleyhine konuşmazdı. Onun dükkân sâhibi Abdürrızâ ile dostluğunun sebebi, ikisi de İstanbuldaki Halîfeye muhâlif idiler. Fekat, sünnî olan bu delikanlı, fârisîyi nasıl biliyor ve şî’î olan Abdürrızâ ile nasıl arkadaşlık edebiliyordu? Bu şehrde sünnîler, şî’îler ile görüşür ve kardeş gibi görünürlerdi. Bu şehrin sâkinlerinin çoğu hem arabî, hem de fârisî biliyorlardı. Türkçe bilenler dahî çokdu.

Necdli Muhammed, zâhiren sünnî idi. Sünnîlerin çoğu, şî’îlerin aleyhinde konuşmalarına ve hattâ bir kısmı, şî’îleri tekfîr etmelerine rağmen, o hiç şî’îleri rencîde etmezdi. Necdli Muhammed, sünnîlerin dört mezhebinden birine tâbi’ olmağı îcâb etdiren, herhangi bir sebeb görmüyordu ve (Allahın kitâbında, bu mezhebler hakkında hiçbir delîl yokdur) diyordu. Bu husûsdaki âyet-i kerîmelerden tegâfül ediyor ve hadîs-i şerîflere ehemmiyyet vermiyordu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.