593

Bu âlimler, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını, kendi aklları ile, kendi görüşleri ile anlamağa kalkışmamış, yalnız Eshâb-ı kirâmdan öğrendiklerine inanmışlardır. Kendi anladıklarına uymamışlar, Peygamberimizin bildirdiği doğru yolu yaymışlardır. Osmânlı devleti müslimân idi ve Ehl-i sünnet i’tikâdında idi.

Yukarıda bildirilenlerden anlaşılıyor ve birçok kıymetli kitâblar yazıyor ki, dünyâda ve âhıretde felâketlerden kurtulmak ve râhat, mes’ûd yaşamak için önce Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” bildirdikleri gibi îmân etmek, ya’nî öğrenmek ve hepsine inanmak lâzımdır. Ehl-i sünnet i’tikâdında olmıyan kimse, yâ (Bid’at ehli), ya’nî sapık müslimân olur. Yâhud (Mülhid), ya’nî kâfir olur. Îmânı, ya’nî i’tikâdı doğru olan mü’minin ikinci vazîfesi, sâlih olmakdır. Ya’nî, Allahü teâlânın rızâsını, sevgisini kazanmakdır. Bunun için, kalb ile ve beden ile yapılması ve sakınılması emr olunan islâm bilgilerini öğrenip, bunlara uygun yaşamak lâzımdır. Ya’nî ibâdet yapmakdır. Ehl-i sünnet âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ”, ibâdet bilgilerini anlatırken dörde ayrıldılar. Dört (Mezheb) meydâna geldi. Ayrılıkları az ve mühim olmıyan işlerde olduğu için ve îmânlarında birleşdikleri için, birbirlerini sever ve sayarlar. Her müslimânın bu dört mezhebden birine göre ibâdet yapması lâzımdır. Bu dört mezhebden birine uymıyan kimsenin Ehl-i sünnetden ayrılmış olacağı Tahtâvînin (Dürr-ül-muhtâr) hâşiyesi Zebâyıh kısmında yazılıdır.

Harbde esîr alınan herhangi bir kâfir veyâ sulh zemânında, bir kâfir, ben müslimân oldum deyince, buna inanılır. Fekat, bunun (Îmânın altı şartı)nı hemen öğrenmesi ve inanması lâzımdır. Sonra farzları ve harâmları, sırası gelince ve imkân bulunca, hemen öğrenmesi ve öğrendiklerine uyması lâzımdır. Öğrenmezse veyâ öğrendiklerinden birine dahî ehemmiyyet vermeyip, yapmazsa, Allahü teâlânın dînine ehemmiyyet vermemiş olur. Îmânı yok olur. Böyle îmânı giden kimseye (Mürted) denir. Mürtedlerden din adamı şekline girip, müslimânları aldatanlara (Zındık) denir. Zındıklara, bunların yalanlarına aldanmamalıdır. Bir kimse, dünyâ çıkarlarında aldanmayıp, lâkin islâmı vasf ve te’akkul etmiyerek, müslimânlığı bilmiyerek bâliğ olmuş ise, bunun mürted hükmünde olacağı, (Siyer-i Kebîr şerhi) tercemesinin yüzonaltıncı sahîfesinde ve (Dürr-ül-muhtâr)da, kâfirin nikâhı sonunda yazılıdır. (Dürr-ül-muhtâr)da, kâfirin nikâhı sonunda diyor ki, nikâhlı müslimân bir kız, bâliga olduğu zemân, müslimânlığı bilmezse, nikâhı bozulur. [Ya’nî mürted olur.] Allahü teâlânın sıfatlarını ona bildirmelidir. O da, tekrâr etmeli ve bunlara inandım demelidir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.