384

Süleymân bin Abdülvehhâbın, kardeşine karşı yazdığı kitâbın ismi, (Savâ’ık-ul ilâhiyye firredd-i alel-vehhâbiyye) olup, hicretin binüçyüzaltı [1306]. cı senesinde basılmış ve 1395 [m. 1975] senesinde İstanbulda ofset yolu ile ikinci baskısı yapılmışdır.

Bu kitâblar onları gafletden uyandıramadı. Müslimânlara karşı olan düşmanlıklarını artdırdı ve Muhammed bin Sü’ûdün müslimânlar üzerine saldırmasına, akıtılan kanların çoğalmasına sebeb oldu. Bu adam, (Benî Hanîfe) kabîlesinden olup, Müseyleme-tül Kezzâbın peygamberliğine inanmış olan ahmakların soyundan idi. Muhammed bin Sü’ûd, hicretin binyüzyetmişsekiz (1178) ve mîlâdın binyediyüzaltmışbeş (1765) senesinde ölünce, oğlu Abdül’azîz yerine geçdi. Abdül’azîz bin Muhammed bin Sü’ûd, hicretin binikiyüzonyedi (1217) ve mîlâdın binsekizyüzüç (1803) senesinde, Der’ıyye câmi’inde, bir şî’î tarafından, karnına hançer sokularak öldürüldü. Bundan sonra, oğlu Sü’ûd bin Abdül’azîz vehhâbîlerin şefi oldu. Arabları aldatmak, sapık inançlarını yaymak için müslimânların kanını dökmekde, üçü de, birbiri ile yarışırcasına çalışdılar.

Abdülvehhâb oğlunun bu düşüncelerini yayması, Allahı tevhîdde hâlis olmak için ve müslimânları şirkden kurtarmak için imiş. Müslimânlar altıyüz seneden beri şirk üzere imişler. Müslimânların dînini tâzelemek için, dinde reform yapmak için, ortaya çıkmış. Bu düşüncelerine herkesi inandırmak için, Ahkâf sûresinin beşinci âyet-i kerîmesini, Yûnüs sûresinin yüzaltıncı âyet-i kerîmesini ve Ra’d sûresinin ondördüncü âyet-i kerîmesini vesîka olarak ileri sürmüşdür. Hâlbuki bunlara benziyen, dahâ birçok âyet-i kerîmeler vardır. Bu âyet-i kerîmelerin hepsi, puta tapan kâfirleri, müşrikleri bildirmek için gönderildiğini, tefsîr âlimleri sözbirliği ile beyân buyurmuşlardır.

Abdülvehhâb oğlunun düşüncelerine göre, bir müslimân, Peygamberimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” veyâ başka Peygamberlerden yâhud Velîlerden, Sâlihlerden birinin kabrinin yanında veyâ uzakda iken bundan (istigâse) etse, ya’nî sıkıntıdan, dertden kurtulması için yardım istese, yâhud o zâtın ismini söyliyerek şefâ’at etmesini dilese, yâhud kabrini ziyâret etmek için gitmek istese, o müslimân müşrik olurmuş. Allahü teâlâ, Zümer sûresinin üçüncü âyetinde, puta tapan kâfirleri bildirmekdedir. Peygamberleri ve Evliyâyı vesîle ederek düâ eden müslimânlara müşrik diyebilmek için, bu âyet-i kerîmeyi ileri sürüyorlar. Müşrikler de putların yaratıcı olmadığına, herşeyi Allahü teâlânın yaratdığına inanıyorlardı diyorlar. Hattâ Ankebût sûresinin altmışbirinci ve Zuhruf sûresinin seksenyedinci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Bunları kimin yaratdığını, onlara sorarsan, elbette Allah yaratdı derler)buyuruldu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.