384

Kabrdekinin rûhu aşağı derecede ise, ziyâret edenin rûhu sıkıntı duyar. Bunun içindir ki, islâmiyyetin başlangıcında, kabr ziyâreti yasak edilmişdi. Çünki mezârda olanlar, câhiliyye zemânından kalmış olanlardı. Mü’minler de ölmeğe başlayınca, kabr ziyâretine izn verildi. Peygamberin “sallallahü aleyhi ve sellem” veyâ bir Velînin kabri ziyâret edilince, o Velî düşünülür. Hadîs-i şerîfde, (Sâlihler düşünüldüğü zemân, Allahü teâlâ merhamet eder)buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfden anlaşılıyor ki, kabr ziyâret edene, Allahü teâlâ merhamet eder. Merhamet etdiği kulunun düâsını kabûl buyurur. Kabr ziyâret edilmez. Evliyâya tevessül olunmaz sözünün, senedsiz bir düşünce, bir görüş ayrılığı olduğu meydândadır.(Ben öldükden sonra, hac eden bir müslimân beni ziyâret ederse, diri iken ziyâret etmiş gibi olur) hadîs-i şerîfi, bu inanışı kökünden çürütmekdedir. Kabr ziyâretinin lâzım olduğunu göstermekdedir. Bu hadîs-i şerîf, vesîkaları ile, (Künûz-üd-dekâık) kitâbında yazılıdır.

Türbeleri yıkarken, (Mezâr ziyâret eden kadınlara ve mezârların üstünü mescid yapanlara, mezârlara ışık yakanlara la’net olsun!) hadîs-i şerîfini ileri sürüyorlar. Peygamber zemânında böyle şeyler yokdu. Hadîs-i şerîfde, (Bizim zemânımızda olmayıp, sonradan yapılan şeyler, bizden değildir) denildi, diyorlar. İkinci inanışlarına karşı verilen cevâb, bu sözü de çürütdüğü için, Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerini kabûl eylediler.

38 – Binikiyüzon 1210 [m. 1796] senesinde, Ehl-i sünnet âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ” vehhâbîleri cevâb veremiyecek hâlde bırakınca, böyle inanmanın müslimânlıkdan ayrı bir yol olduğunu, islâm düşmanlarının ve ingilizlerin islâmiyyeti içerden yıkmak için sinsice hâzırladıkları bir tuzak olduğunu gösteren âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler yazılarak, Mekkedeki islâm âlimleri imzâladılar. Tevbe eden üç vehhâbî de, bu vesîkaya şâhid oldular. Bu vesîka her memlekete gönderildi.

Mekkedeki vehhâbî din adamları, Der’ıyyeye, Abdül’azîzin yanına gelerek, cevâb veremediklerini, böyle inanmanın islâm düşmanlığı olduğu yazılarak her tarafa gönderildiğini anlatdılar. Abdül’azîz bin Muhammed bin Sü’ûd ve adamları, bunları işitince, Ehl-i sünnete diş bilediler. Binikiyüzonbeş [1215] senesinde Mekkeye saldırdılar. Mekke emîri şerîf Gâlib bin Müsâ’id bin Sa’îd efendi, bunlara karşı koydu. Her iki tarafdan çok kan döküldü. Şerîf Gâlib efendi, bunları Mekkeye sokmadı. Mekke etrâfındaki Arab kabîleleri, vehhâbî oldular. Abdül’azîzin oğlu Sü’ûd, 1217 de, iki bayram arasında, Tâif şehrine asker gönderdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.