Yabancı dil öğrenmenin dinimizde önemi nedir?

Tam İlmihal Sayfa 534
Batının ilm, fen, teknik ve her sâhadaki fennî gelişmelerini almak elbette lâzımdır. Zâten islâmiyyet bunu emr eder. Yabancı dil öğrenmenin lâzım olduğunu hadîs-i şerîfler haber vermekdedir. Zeyd bin Sâbit “radıyallahü anh” diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bana yehûdî dilini öğrenmeği emr eyledi. Öğrendim. Yehûdîlere gönderilen mektûbların çoğunu bana yazdırırdı. Onlardan gelen mektûbları bana okuturdu). Bu haber, Tirmizîde uzun yazılıdır. Zeyd, böylece ibrânî ve süryânî lügatlarını öğrendi. Büyük islâm âlimi seyyid Abdülhakîm efendi, mükemmel arabî, fârisî konuşduğu hâlde, (Yabancı dil bilseydim, bütün dünyâya fâideli olurdum) derdi. Avrupa dillerini bilmediği için esef eder, çok üzülürdü. (İslâm dîninin üstünlüklerini, râhat ve huzûr kaynağı olduğunu ve medeniyyete, fende ve ahlâkda ilerlemeğe ışık tutduğunu dünyâya bildirmek için, kısacası, islâmiyyete ve bütün insanlara hizmet için, yabancı dil öğrenmek muhakkak lâzımdır) derdi.

Faideli Bilgiler Sayfa 277
İslâmiyyetin milliyyeti temsîl etmesinde, lisân birliği de akla gelir ise de, beş vakt nemâzda okunan ezânların ve Kur’ânların bütün islâm memleketlerinde arabî olması, bu berâberliği de te’mîn etmekdedir. Bunun içindir ki, islâm düşmanları, bir milleti islâmiyyetden ayırmak, din birliğini yok etmek için, o milletin dilini, gramerini, alfabesini değişdirmeğe saldırmakdadırlar. Bir milletin dînine, îmânına vurulacak en büyük darbe de, bu yoldan gelmekdedir. Nitekim, Sicilya ve İspanya müslimânları böylece hıristiyan yapılmışdır. Ruslar da, Türkistândaki müslimânların dinlerini ve îmânlarını yok etmek için bu keskin silâhla saldırmakdadırlar. Zindanları, elektrik fırınları, Sibirya sürgünleri ve topdan imhâ fâciaları, bu keskin silâh kadar te’sîr edememişdir. Celâl Nûri beğ (İttihâd-ı İslâm) adındaki kitâbında müslimânlar için arabcayı, müşterek lisân olarak tavsiye etmekdedir. Yavuz Sultân Selîm hân “rahmetullahi teâlâ aleyh” de, bunun için çalışmışdı. Bunu te’mîn etmek içindir ki, târîh boyunca bütün islâm memleketlerinde din kitâbları arabî olarak yazılmışdı. Arabî, bütün islâm memleketlerinde bir din lisânı olmuşdur. Cennetde de, herkesin arabî konuşacağını, hadîs-i şerîfler haber vermekdedir. Böyle düşünmek, her müslimân milleti arablaşdırmağı istemek zan edilmemelidir. Dünyâ devletleri arasında İngilizce ortak bir dil hâlini almakdadır. Buna hiçbir devlet, karşı koymuyor. Bugün ilm ve fen sâhibi bir adamın, bir, hattâ birkaç yabancı dil öğrenmesi zarûret hâlini almışdır. Bir hadîs-i şerîfde, (Bir kavmin dilini öğrenen, onların zararlarından korunmuş olur) buyurulmakdadır.

Hak Sözün Vesikaları Sayfa 375
Evet din, kadere inanmak ve kanâ’at etmekdir. Fekat kader, bu zevallı câhilin zan etdiği gibi çalışmamak, fazla istememek değildir. Kader, insanların ne yapacağını, Allahü teâlânın önceden bilmesi demekdir. Allahü teâlâ, çalışmağı emr ediyor. Çalışanları övüyor. Nisâ sûresi, doksandördüncü âyetinde meâlen, (Cihâd edenler, çalışanlar, uğraşanlar, oturduğu yerde ibâdet edip cihâd etmiyenlerden dahâ üstündürler, dahâ kıymetlidirler) buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Çalışıp kazananları Allahü teâlâ sever)buyuruyor. (Se’âdet -i Ebediyye)kitâbımızın fihristinde, (Kesb ve ticâret) maddesi bulunup okunursa ve târîh gözden geçirilirse, İslâmiyyetin, çalışmak, kazanmak dîni olduğu iyice anlaşılır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İki gün bir derecede bulunan, ilerlemeyen aldandı) buyurarak, hergün ilerlemeği, yükselmeği emr ediyor.(İşlerinizi yarına bırakmayınız. Sonra yok olursunuz!) ve (Yabancı dil öğrenin. Düşmanın şerrinden böylece kurtulursunuz!) buyuruyor.