Az aldanmak, çok aldanmak ve fahiş fiyat nedir?

Tam İlmihal Sayfa 807
(Tagrîr) olunan, ya’nî yalan söylenmekle fâhiş aldatılan kimse, bey’i fesh edebilir. (Mecelle)nin yüzaltmışbeşinci [165] maddesinde diyor ki, sarraflıkda piyasadaki fiyâtların en yükseğinden, yüzde ikibuçuk [% 2,5] ve dahâ fazlası kadar yüksek fiyâtla satın alarak aldanmağa (Gaben-i fâhiş=çok aldanmak) denir.
Tam İlmihal Sayfa 808
Bu mikdâr, urûz için, ya’nî hayvandan başka menkûl mallar için yüzde beş, hayvan için yüzde on, binâ için yüzde yirmidir. Bu mikdârlardan az olan aldanmağa, (Gaben-i yesîr=az aldanmak) denir. Meselâ, bâyı’, bu mala, şu kadar lira veren oldu deyip satsa, piyasadaki en yüksek değerinden fâhiş aldanma kadar fazla olduğu ve başkası, o kadar lira vermediği anlaşılsa, müşterî bey’i fesh edebilir.

Tam İlmihal Sayfa 835
Değeri bildirilmiyen malı, az aldanmak ile alabilir. Fekat, et, ekmek, şeker gibi kıymeti meşhûr şeylerde az aldanmak afv olmaz. Fâhiş aldanmakla alınan malı, sâhibi kabûl etmiyebilir.

Tam İlmihal Sayfa 877
Felâket gelirse alacağından emîndir demek istiyorsa, bu söz, sigortanın kumar olduğunu, harâm olduğunu söylemekdir ki, sigortayı savunurken, red etmiş olmakdadır. Birçok tüccâr, tehlükeli kazanc yollarına atılmakdadır. Bu tehlükeler ticâreti ve san’atı harâm etmemişdir. Hâlbuki, kumarda bu tehlükelerin hiçbiri yokdur. Hattâ kumar, tehlükesiz, zahmetsiz bir kazanc olduğu için harâm olmuşdur. Harbe hâzırlık yarışlarındaki ve ilm öğrenmekdeki kumara oyun demek ise, şaşılacak bir haksızlıkdır. Evet, oyunlarda kumar olur. Fekat her kumara oyun demek doğru değildir. Merhûm şeyh Ebû Zühre “rahmetullahi teâlâ aleyh” de, sigortanın kumar olduğunu, garer bulunduğunu ve tehlüke olunca, sigortacının, tehlüke olmayınca da sigortalının gaben-i fâhiş ile zarar etdiğini, her sözleşmede, iki tarafın zarar ve kârlarında müsâvât, adâlet bulunmasının esâs olduğunu bildiriyor. Hayât sigortasının ise, açık bir kumar ve fâiz olduğunu yazıyor. Ayrıca 1972 yılında Libyada Beydâ şehrinde toplanan konferansda, zarar ve tehlüke için olan sigortalar, dört mezhebin fıkh ilmlerine uymuyor ise de, âdet hâlini aldığından ve idhâlâtı artdırdığından câiz olacağına, hayât sigortasının ise açıkca kumar olup harâm olduğuna karâr verildiğini yazıyor. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, hiçbir sigorta halâl değildir. Tehlüke ve zarar sigortasına da câiz denilemez. Yardım sandıkları bu işi yapmakdadır. Fekat, yardım sandıklarına, hayr sâhibleri ve hükûmet para koyar. Buraya para koyan, bundan, istifâde edemez. İstifâdeye kalkışırsa kumar olur, harâm olur. Harâmların âdet hâlini alması, halâl olmalarına sebeb olamaz.

Faideli Bilgiler Sayfa 34
Dinde reformcular, İbni Nüceymin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Kâdihân fetvâsında, vakf toprak, gaben-i fâhiş ile satılırsa, Ebû Yûsüfe göre, gaben-i fâhiş olduğu için câiz olmaz. İmâm-ı a’zama göre ise, vakf görevlisinin satış için yapdığı vekîlinin gaben-i fâhiş ile satması câiz olur diyor. Ebû Yûsüfe göre vakfın istibdâl yolu ile satılması, Ebû Hanîfeye göre de, vekîlin gaben-i fâhiş ile satması câiz olup, iki ictihâd birleşdirilerek, bu satış sahîh olur) yazısını telfîkın sahîh olacağına misâl gösteriyorlar. Hâlbuki, buradaki telfîk, bir mezheb içinde olmakdadır. İkisinin de sözleri, aynı üsûlden çıkmışdır. İki mezhebin telfîkı böyle değildir. İbni Nüceymin telfîka câiz demediği, (Kenz) kitâbına yapdığı (Bahr-ür-râık) şerhindeki, (Başka mezhebdeki cemâ’ate imâm olanın, o mezhebin şartlarına da uyması lâzımdır) sözünden de anlaşılmakdadır.) (Hulâsat-üt-tahkîk) sonundan terceme temâm oldu.

Hak Sözün Vesikaları Sayfa 350

İ’tikâdını, mezhebini saklamak demekdir. Muhtelif şeklleri vardır: Birincisi, kâfirler arasında olup, malından, canından korkanın, kalbi râzı olmadığı hâlde muhabbet izhâr etmesidir. Bu, câizdir. İkincisi, kalbinde olanı açıkca söylemesidir. Bu, efdaldir. Müseylemenin şehîd etdiği Sahâbî böyledir. Üçüncüsü, öldürmek, zinâ, malını gasb, yalancı şâhidlik, nâmûslu kadını kazf etmek [fâhişe demek], müslimân kadınları kâfirlere haber vermek gibi zararlı şeyleri yapmak câiz değildir. Dördüncüsü, takıyye, kâfirlerin gâlib olduğu yerde câizdir. Şâfi’î mezhebinde, zâlim müslimânlar arasında da câiz olur. Beşincisi, mâlını muhâfaza için de, takıyye câiz olur.(Mü’minin mâlı, cânı gibi kıymetlidir) hadîs-i şerîfi buna şâhiddir. (Mâlını muhâfaza ederken öldürülen, şehîd olur) hadîs-i şerîfi de böyledir. Çünki, insanın mâla ihtiyâcı pekçokdur. Meselâ, su gaben-i fâhiş ile, pahalı satıldığı zemân, abdest almak, farz olmaz. Teyemmüm etmek câiz olur. Altıncısı, imâm-ı Mücâhid[1] diyor ki, islâmiyyetin başlangıcında böyle idi. Çünki, o zemân, müslimânlar garîb idi, za’îf idi. İslâm devleti teşekkül edince, bu hükm değişdi. Takıyye, kıyâmete kadar câizdir diyenler de vardır. Bunların kavlleri, evlâdır. Çünki, mü’minin kendinden zararı, mümkin olduğu kadar def’ etmesi lâzımdır.