1249

Ma’nâsı bilinmiyen veyâ küfre sebeb olan rukyeyi okumağa, (Efsûn) denir. Bunu veyâ nazarlık denilen şeyleri kendi üzerinde taşımağa, (Temîme) denir. Muhabbet hâsıl etmek için yapılan rukyelere, (Tivele) denir. İbni Âbidîn beşinci cild, ikiyüzotuzikinci [232] ve ikiyüzyetmişbeşinci [275] sahîfelerinde ve (Mevâhib)de ve (Medâric)de yazılı hadîs-i şerîfde, (Temîme ve Tivele şirkdir) buyuruldu. İbni Âbidîn burada, nazar değmemek için tarlaya kemik, hayvan kafası koymak câiz olduğunu bildirmekdedir. Bakan kimse, önce bunu görüp tarlayı sonra görür. Mâvi boncuk ve başka şeyleri bu niyyet ile taşımanın (Temîme) olmıyacağı, câiz olacağı buradan anlaşılmakdadır. Nazar değen kimseye şifâ için (Âyet-el-kürsî), (Fâtiha), (Mu’avvizeteyn) ve (Nûn sûresi)nin sonundaki iki âyeti okumak muhakkak iyi geldiği, fârisî (Medâric-ün-Nübüvve) kitâbında ve (Mevâhib-i ledünniyye) tercemesi ikinci cild, [179]. cu sahîfesinde yazılıdır. Bu iki kitâbdaki ve (Teshîl-ül-menâfi’) kitâbının ikiyüzüncü [200] sahîfesinde yazılı düâları okumak da fâidelidir. Düâların en kıymetlisi ve fâidelisi (Fâtiha) sûresidir. (Tefsîr-i Mazherî) son sahîfesinde diyor ki, (İbni Mâcede yazılı, hazret-i Alînin bildirdiği hadîs-i şerîfde, (İlâcların en iyisi Kur’ân-ı kerîmdir) buyuruldu. Hastaya okunursa, hastalığı hafîfler). Eceli gelmemiş ise, iyi olur. Eceli gelmiş ise, rûhunu teslîm etmesi kolay olur. Resûlullahsallallahü aleyhi ve sellem” gam, gussa, sıkıntıyı gidermek için, (Lâ ilâhe illallâhül’azîm-ül-halîm lâ ilâhe illallâhü Rabbül-Arş-il’azîm lâ ilâhe illallahü Rabbüs-semâvâti ve Rabbül-Erdı Rabbül’Arş-il-kerîm) okurdu. (Bismillâhirrahmânirrahîm ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azîm) okumak, sinir hastalığına ve bütün hastalıklara iyi geldiğini Enes bin Mâlik haber vermişdir. Harâm işliyenin ve kalbi gâfil olanın düâsı kabûl olmaz. Mâide sûresinde Allahü teâlânın yaratması için, vesîleye, ya’nî sebeblere yapışmak emr olunmakdadır. Te’sîri kat’î olan sebeblere yapışmak farzdır. Meselâ, Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için, islâmiyyete uymak ve düâ etmek emr olundu. Diğer sebebler ve te’sîrleri açıkca bildirilmediği için bunlara uymak sünnet oldu. Peygamberlerin ve Evliyânın rûhlarından ve ilâclardan şifâ beklemek ve dertlerden, belâlardan kurtulmak için bunları vesîle yapmak sünnet oldu. Vehhâbîler bu sünnete şirk, küfr diyerek, âyet-i kerîmeyi inkâr ediyorlar. Rûhların vesîle olduğu (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbının ikiyüzyirmisekizinci ve sonraki sahîfelerinde açıkca yazılıdır. Ehl-i sünnet i’tikâdında olmıyanın düâsı fâide vermez. Allahü teâlâ, herşeyi bir sebeb ile yaratmakdadır. Birşeye kavuşmak istiyen, o şeyin sebebine kavuşmak için düâ etmelidir. Sebebine kavuşunca, bu sebebe yapışır. İnsana sıhhat, şifâ vermek için, düâ etmeği, sadaka vermeği ve ilâc kullanmağı sebeb yapmışdır. Âyet-i kerîme veyâ düâ bir çanağa yazılır. Yâhud kâğıda yazılıp, kâğıd çanağa konur. Üzerine su konur. Yazı eriyince, hergün içilir. Yâhud, bu kâğıdı muska yapıp, üzerinde taşır. Yâhud, bunları okuyup, iki avucuna üfürür. Avuçları ile vücûdünü sıvar. (Tibyân tefsîri) son sahîfesinde diyor ki, (Âişe vâldemiz buyurdu ki, Resûlullahın bir yerinde ağrı olsa iki Kûl e’ûzü sûresini okuyup, mubârek avucuna üfler, elini ağrı olan yere sürerdi). Düâ ve ilâc, ömrü uzatmaz. Eceli geleni ölümden kurtarmaz. Ömür, ecel bilinmediği için, düâ etmek, ilâc kullanmak lâzımdır. Eceli gelmemiş olan, sıhhata, kuvvete kavuşur. Şifâyı ilâcdan değil, Allahü teâlâdan beklemelidir. Muhammed Ma’sûm “rahmetullahi aleyh(Mektûbât)da buyuruyor ki, (Murâd için âyet-i kerîme ve düâyı izn alarak okumalı demişlerdir). İzn veren, onu kendine vekîl etmiş olur. Meşhûr bir Âlimin, Velînin kitâbında (okumalıdır) yazmış olması, izn vermek olur. İzn vereni ve iznini düşünerek okuyunca, o zât okumuş gibi fâideli, te’sîrli olur. Kur’ân-ı kerîmi ve düâyı ücret ile okumak, ya’nî okuması için, önceden birşey istemek büyük günâhdır. İstemesi ve alması harâm olur ve okuduğunun fâidesi olmaz. Birşey istemeyip, sonradan verilirse, hediyye olur. Hediyyeyi alması câiz olur. (Fetâvâ-i fıkhiyye)nin otuzyedinci [37] sahîfesinde diyor ki, (Kâfirlere gönderilen mektûbda Kur’ân-ı kerîmden bir iki âyet yazmak câizdir. Fazla yazılmaz. Bir iki âyet de, onlara va’z için veyâ huccet, vesîka olarak câiz olur. Kâfir, muskanın fâidesine inansa bile, ona âyet-i kerîme ile mubârek ismler ile muska yazmak câiz olmaz. Harâm olur.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.