401

İslâmiyyetden önce arablar, meselâ Muharremde harb etmek isteyince, o yıl Muharrem ayının ismini, sonraki aya korlar, sonraki ayın ismini, Muharrem ayına takarlardı. Böylece, harâm ay, Muharremden bir sonraki ay olurdu. Bu âyet-i kerîme, ayların yerlerini değişdirmeği yasak etdi. Yoksa hurmetli aylar, her yıl on gün ileri gider, diye bir söz yokdur. Sözün doğrusu şudur ki, Kur’ân-ı kerîmde bildirilen ve dinde kullanılan arabî ayların bir yılı, bir güneş yılından onbir gün kısadır. Hicrî kamerî yılbaşı, hicrî şemsî ve mîlâdî yılbaşılarından onbir gün önce gelmekdedir. Bundan dolayı müslimânların mubârek günleri veyâ geceleri, şemsî senelere nazaran her yıl onbir gün önce gelmekdedir. Çünki, müslimânların mubârek günleri, güneş aylarına göre değil, hicrî kamerî aylara göre yapılır. Dînimiz böyle emr etmekdedir. Yılın mubârek günü demek, arabî ayın belli günü demekdir. Haftanın belli günü demek değildir. Meselâ Aşûre günü demek, Muharrem ayının onuncu günü demekdir. Bu, her sene haftanın aynı günü olmaz. Başka günler olur. Evet haftanın günleri içinde de mubârek olanları vardır. Meselâ pazartesi günü, hep hayrlı vak’aların bu günde olması bakımından kıymetli bir gündür.

Muharremin onuncu günü müslimânların mubârek günüdür. O günün mubârek olduğunu Peygamber efendimiz bildirdi. O gün yapılan ibâdetlere çok sevâb verileceğini müjdeledi. O gün oruc tutmak sünnet oldu.

İslâmiyyetde, güneş yılının ayları içinde sayılı bir mubârek gün yokdur. Meselâ, Martın yirminci Neyruz veyâ Nevruz denilen gün ve Mayısın altıncı Hıdırelles günü ve Eylülün yirminci Mihrican günü, ba’zı yerlerde mubârek sanılır. Bunlar müslimânlıkda değil, kâfirler ya’nî müslimân olmıyanlar arasında değerli sayılır. Noel günü ve gecesi de böyledir. (Dürr-ül-muhtâr) beşinci cild sonunda çeşidli mes’eleleri bildirirken (Neyruz ve Mihrican günleri şerefine birşey vermek câiz değildir. Ya’nî, bu günlerin ismlerini söyliyerek veyâ niyyet ederek birşey hediyye etmek harâmdır. Eğer bu günlere kıymet vererek yaparsa, kâfir olur. Çünki bu günlere müşrikler kıymet vermekdedir. Ebül Hafs-ı kebîr diyor ki, bir kimse Allahü teâlâya elli sene ibâdet etse, sonra bir müşrike, Neyruz günü şerefine yumurta hediyye etse, kâfir olur. Yapmış olduğu ibâdetlerin sevâbları yok olur. Eğer bir müslimâna hediyye eder ve bu güne değer vermezse, âdete uyarak verirse, kâfir olmaz. Fekat, tehlükeden kurtulmak için birgün önceden ve birgün sonradan da vermek iyi olur. Başka birgün almadığı birşeyi, o gün satın alırsa, o güne değer vermiş ise kâfir olur. Değer vermeyip, yalnız yimek içmek niyyet etmiş ise, kâfir olmaz).

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.