384

Her mü’mine öldükden sonra böyle kerâmet veren dînimiz, ilm, irfân sâhibi olan Evliyâya dahâ kıymetli kerâmetler de ihsân olunacağını göstermekdedir.

Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem(Bakî’) kabristânını ziyâret eder, mezâr yanında ayakda düâ ederdi. Bu da, ölülerin kerâmet sâhibi olduklarını göstermekdedir. Çünki, mü’minin kabri başında yapılan düânın kabûl olacağını bilmeseydi, orada düâ etmezdi. Mü’minin kabri başında düânın kabûl olması, onun kerâmet sâhibi olduğunu göstermekdedir. Her mü’min için böyle kerâmet olunca, Evliyâ için “rahime-hümullahü teâlâ” dahâ çok olacağı meydândadır.

Mü’min ölünce, onu yıkamak, kefenlemek ve defn etmek lâzımdır. Dînimiz bunu emr etmekdedir. Bu emr, mü’minin öldükden sonra da, kerâmet sâhibi olduğunu göstermekdedir. Kâfirlerin ve hayvanların ölülerinde bu kerâmet yokdur.

Mü’min ölürken necâsetlenmekdedir. Onu bu necâsetden kurtarmak, temizlemek için yıkamak emr olundu. Bu emr, mü’minin öldükden sonra da kerâmet sâhibi olduğunu göstermekdedir.

(Câmi’ul-fetâvâ) kitâbında âlimlerin ve seyyidlerin mezârları üzerine binâ, türbe yapmak mekrûh değildir diyor. Yine bu kitâbda, ölü yıkayanın temiz olması lâzımdır. Cünüb olması mekrûhdur diyor. Bu da, her mü’minin öldükden sonra kerâmet sâhibi olduğunu göstermekdedir. Hâlbuki, diri iken her mü’min kerâmet sâhibi olmaz. Yalnız Evliyâ diri iken de kerâmet sâhibidir. İmâm-ı Abdüllah Nesefînin “rahime-hullahü teâlâ” (Umdet-ül-i’tikâd)kitâbında, (Her mü’min uykuda da mü’min olduğu gibi, öldükden sonra da mü’mindir. Bunun gibi Peygamberler, öldükden sonra da Peygamberdirler. Çünki, Peygamber olan ve îmân sâhibi olan rûhdur. İnsan ölünce, rûhunda bir değişiklik olmaz) demekdedir. İnsan, beden demek değildir. İnsan rûh demekdir. Beden, rûhun konak yeridir. Kıymetli olan, ev değil, evde oturanlardır. Cebrâîl aleyhisselâm, Peygamber efendimize insan şeklinde görünürdü. Ekseriye, Dıhye ismindeki sahâbî şeklinde görünürdü. Eshâb-ı kirâmdan ba’zıları da, Cebrâîl aleyhisselâmı insan şeklinde gördüler. Cebrâîl aleyhisselâm insan şeklinden çıkarak, kendi şekline girince, rûh gibi olunca, yok oluyor denilemez. Şekl değişdirdi denilir. İnsan rûhu da, bunun gibidir. İnsan ölünce, rûhu bir âlemden başka âleme geçmekdedir. Rûhun böyle değişikliğe uğraması, kerâmetinin kalmıyacağını göstermez. [(Câmi-ul-fetâvâ)nın yazarı Muhammed Semerkandî hanefî 556 [m. 1162] da, Abdüllah Nesefî hanefî 710 [m. 1310] da Bağdâdda vefât etdi.]

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.