384

(Bu sûre, meyyiti kabrdeki azâbdan kurtarır) buyurdu. Ebül-Kâsım Sa’dî, (İsfâh)kitâbında, bunu anlatıyor ve bu, meyyitin kabrde Kur’ân okuduğunu isbât etmekdedir diyor.

İbni Mendeh haber veriyor: Talhâ, Ubeydullahdan haber veriyor ki, ormanda idim. Akşam oldu. Abdüllah bin Âmir bin Hizâmın kabri yanında oturdum. Kabrde çok güzel sesle Kur’ân okuduğunu işitdim. Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” haber verdim. (Bunu okuyan Abdüllahdır. Allahü teâlâ rûhları kabz edince, Cennetdeki yerlerinde muhâfaza olunur. Her gece, sabâha kadar, kabrlerine bırakılır) buyurdu. [Muhammed ibni Mendeh “rahmetullahi aleyh” 395 [m. 1005] de vefât etdi.]

İnsan ölünce, rûh da ölmez. Rûh bedenden başka bir varlıkdır. Mezârdaki beden ile, toprak oldukdan sonra da, ilgisi yok olmaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarını okumamış olan câhiller ve mezhebsizler ve Cehenneme gidecekleri bildirilmiş yetmişiki fırkadan olan sapıklar, rûhun bedenden ayrı bir varlık olduğunu bilmiyorlar. İnsan ölünce, hareketi yok olduğu gibi, rûhun da bedenin bir sıfatı, özelliği olduğunu, hareketin yok olduğu gibi rûhun da yok olacağını sanıyorlar. Evliyâ da, her insan gibi, ölür, toprak olur, insanlığı ve rûhâniyyeti kalmaz diyorlar. Mevtâlarına hurmet etmiyorlar. Hakâret ediyorlar. Evliyânın kabrini ziyâret ederek, onlarla bereketlenmeği, tevessül etmeği inkâr ediyorlar. Bir gün Velî Arslan Dımışkînin kabrini ziyârete gidiyordum. Sapıklardan birisi, toprak ziyâret olunur mu dedi. Buna çok şaşdım. Müslimân olduğunu bildiren bir kimsenin böyle söylemesine çok üzüldüm.

Hadîs-i şerîfde, (Kabr, yâ Cennet bağçelerinden bir bağçedir. Yâhud Cehennem çukurlarından bir çukurdur) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, rûhların, çürümüş cesedlerle birleşdiklerini açıkca bildirmekdedir. Mü’minlerin mezârlarının muhterem, mubârek olduğunu göstermekdedir. Âlime hakâret edenin, düşmanlık edenin kâfir olmasından korkulur.

Meyyitler de, diriler de Allahın mahlûklarıdır. Hiçbirinin, hiçbir şeye te’sîri yokdur. Herşeye te’sîr eden, yalnız Allahü teâlâdır. Fekat, mü’minin ölüsüne de, dirisine de ta’zîm, saygı göstermek vâcibdir. Çünki, mü’minlerin ölüleri de, dirileri de, Allahü teâlânın (Şe’âir)i oldukları için, ta’zîm edilmelerini Kur’ân-ı kerîm emr etmekdedir. Hac sûresinin otuzikinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlânın şe’âirini ta’zîm etmek, kalblerin takvâsından dolayıdır) buyuruldu. Şe’âir, Allahü teâlâyı hâtırlatan, bildiren şeyler demekdir.Âlimlerin, sâlihlerin ölüleri ve dirileri şe’âirdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.