369

399 [m. 1054] senesinde İstanbul Patrîki Mihâel Kirolarius, merkezi Romada olan garb kilisesinin, tehammülü mümkin olmıyan baskılarına dahâ fazla dayanamıyarak, isyân etdi. Romadaki papanın, Îsâ aleyhisselâmın halîfesi ve [ilk papa olarak kabûl edilen havârîlerden] Petrusun vekîli olduğunu inkâr etdi. Papazların halkdan ayrı yaşamaları gibi, ba’zı aslî mes’elelerde Roma kilisesine muhâlefet etdi.

Konsey ismini verdikleri rûhban meclislerinin her birinde, i’tikâd esâsları birbirinden temâmen farklı kararlar verdiler. Aldıkları bu kararlara muhâlif olanlardan ayrıldılar. Böylece yetmişiki fırka hâsıl oldu. Buna rağmen, Roma kilisesi, eski bildiğinden şaşmayıp, önceki yoluna devâm etdi. O asrlarda Avrupada yaşayan hükümdârlar, bu husûsdaki hâdiselerden, olaylardan temâmen habersiz ve câhil idiler. Emrleri altında bulunan, koyun sürüsü gibi milletleri istedikleri şeklde soyuyor ve çeşid çeşid zulmler yapıyorlardı. Hükümdârlar, bu soygunculuk ve zulme kimsenin karşı çıkmaması için, papazların câhil halk üzerindeki nüfûzlarını, kendi menfe’atleri istikâmetinde kullanıyorlardı. Sanki papazların emrleri altına girmiş idiler. Papazlar, hükümdârların câhilliğini, za’fiyyetlerini ve düşüncelerini pekiyi bildiklerinden, onların hükümranlık kuvvetlerini kendi menfe’atlerine hizmetde kullandılar. Zâhirde Avrupanın hâkimi, hükümdârlar görünüyorsa da, Avrupanın müstakil ve yegâne hâkimi papazlar oldular. Hattâ hıristiyanlığın ilk zemânlarında, papaların arzû ve isteklerinin yerine getirilmesi, İtalyan hükümdârlarının tasdîkine bağlı idi. Dahâ sonra papaların nüfûzları öyle bir dereceye ulaşdı ki, istediklerini imperatör yapıp, istemediklerini azl etdiler. O zemânki câhil halk ise, hiçbir şey bilmediklerinden, hem hükümetlerinin zulm ve eziyyetleri altında, hem de papazların hırs ve tama’ları arasında ezildiler. Her çeşid eziyyet ve cefâya katlandılar. Bu hâllerine (Allahın emri böyle imiş) diye susarak, sabr etdiler. Böylece, Avrupa kıt’ası başdan başa cehâlet karanlığı ve teassûb içinde harâb ve vîrân oldu.

Bu sırada İslâm memleketleri, hıristiyan Avrupanın tam tersi bir idâre altında idi. Arabistân, Irak, Îrân, Mısr, Türkistân; Emevî ve Abbâsî halîfelerinin idâresiyle her cihetden, maddî ve ma’nevî terakkîler yapmış idi. [O zemân müslimânlar, rûhen ferah, maddeten de, refâh içerisinde idiler.] Müslimânlar İspanyayı, Endülüs Emevî sultânlarının emri altında, en güzel şeklde i’mâr etmiş, medeniyyetin en yüksek zirvesine ulaşmışlardı. İlm, san’at, ticâret ve zirâata ve güzel ahlâka çok ehemmiyyet verilmişdi. İspanya dahâ önce, Gotlar elinde vahşî bir belde iken, müslimânların idâresine geçdikden sonra, sanki Cennet bağçeleri gibi olmuşdu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.