481

Bundan anlaşılıyor ki, avâmın mezheb değişdirdim demesi birşey ifâde etmez. Başka mezhebdeki müftîye sorunca, mezhebi değişmiş olur. İbni Hümâm (Feth-ül-kadîr) kitâbında diyor ki, müftînin müctehid olması lâzımdır. Müctehid olmıyan âlime (Nâkıl), ya’nî haber iletici denir. Müctehid olmıyan müftîler de mukalliddir. Bunlar ve avâm, hadîs-i şerîflerden doğru ma’nâ çıkaramaz. Bunun için, müctehidlerin anladıklarına uymaları, ya’nî onları taklîd etmeleri lâzımdır. Bu husûsda imâmlar ihtilâf etmemişlerdir.)

Oruclu iken hacâmat yapmağa gelince, hanefî mezhebinde, bunun orucu bozmadığı şübhesizdir. Bozuldu zan ederek, yirse, kazâ ve keffâret lâzım olur. Orucun bozulmadığını bilmiyecek kadar câhil olana âmî veyâ avâm denir. Hanbelî müftîsi bozuldu dedi ise veyâ bozulacağını bildiren bir hadîs işitip te’vîl edemezse, orucu bozmadığı şübheli olur. Sonra, birşey yiyince, keffâret lâzım olmaz. Çünki, avâmın mezhebi, sorduğu müftînin mezhebidir. Bu misâl, İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin ictihâdıdır. Hanefî mezhebinde olan kimsenin İmâm-ı a’zamın ictihâdına uyması lâzım geldiğini bildirmekdedir. Dinde reformcunun yazdığı bu misâl, kendisinin haksız olduğunu göstermekdedir. İbni Hümâm, (Hidâye)deki (dînî delîle dayanarak) sözünü (Orucu bozan birşeye benzetmek) diyerek açıklamakdadır. Böylece açıklaması ve müftînin fetvâsının da delîl olduğunun bildirilmesi, yine dinde reformcunun haksız konuşduğunu gösteriyor. Dinde reformcu, müslimânları aldatmak için kazmış olduğu kuyuya kendisi düşmekdedir. Mezheb imâmlarının, benim sözümü bırakın, hadîse uyun buyurmaları, kendi talebeleri için idi. Talebeleri de müctehid idi. Müctehidin kendi ictihâdına uyması lâzım gelir.

Hiçbir fıkh âlimi, (Kim Kitâb ve Sünnet ile amel etmek isterse zındıkdır) dememişdir. Bu sözü, dinde reformcu uydurmakdadır. Bu sözünün doğrusu, kim Kitâb ve Sünnetden kendisinin anladığına göre, amel etmek isterse, zındıkdır buyurmuşlardır. Doğrusu da budur. Çünki, ictihâd derecesine varmıyan kimse, Kitâbdan ve Sünnetden doğru ma’nâ çıkaramaz. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, yanlış ma’nâ çıkaranların kâfir olacağını bildirdi. Bu büyük tehlüke karşısında, mezheb imâmı bile, Kitâbın ve Sünnetin ma’nâsını Eshâb-ı kirâmdan öğrenmiş ve bu doğru ma’nâya göre ictihâd eylemişdir. Bu doğru ma’nâyı ve doğru ictihâdı beğenmemek, Muhammed aleyhisselâma inanmamak olur. Bu da zındıklıkdır. İmâm-ı a’zamın, delîlimi bilmiyenin benim ictihâdım ile fetvâ vermesi câiz değildir buyurması, müftînin müctehid olması lâzım geldiğini gösteriyor.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.