481

İki tarafda da kuvvet bulamazsa, o zemân, kıyâs yolu ile ictihâd ederdi. Ahmed ibni Hanbel de, imâm-ı Mâlikin yolunu öğrendikden sonra Bağdâd taraflarına gidip, İmâm-ı a’zamın talebesinden kıyâs yolunu almış ise de, pek çok hadîs-i şerîf ezberlemiş olduğundan, önce, hadîs-i şerîflerin birbirini kuvvetlendirmesine bakarak, ictihâd etmişdir. Böylece, ahkâm-ı islâmiyyenin çoğunda, diğer üç mezhebden ayrılmışdır.

Bu dört mezhebin hâli, bir şehr ehâlîsinin hâline benzer ki, önlerine çıkan bir işin nasıl yapılacağı kanûnda bulunmazsa, o şehrin eşrâfı, ileri gelenleri toplanıp, o işi kanûnun uygun bir maddesine benzeterek yaparlar. Ba’zan uyuşamayıp, ba’zısı devletin maksadı, beldeleri ta’mîr ve insanların râhatlığıdır der. O işi, re’y ve fikrleri ile, kanûnun bir maddesine benzetir. Bunlar, hanefî mezhebine benzer. Ba’zıları da, devlet merkezinden gelen me’mûrların hareketlerine bakarak, o işi, onların hareketine uydurur ve devletin maksadı, böyle yapmakdır derler. Bunlar da, Mâlikî mezhebine benzer. Ba’zıları ise kanûnun ifâdesine, yazının gidişine bakarak, o işi yapma yolunu bulur. Bunlar da, Şâfi’î mezhebi gibidir. Bir kısmı ise, kanûnun başka maddelerini de toplayıp, birbiri ile karşılaşdırarak, bu işi doğru yapabilmek yolunu arar. Bunlar da, Hanbelî mezhebine benzer. İşte şehrin ileri gelenlerinden her biri, bir yol bulur ve hepsi, yolunun doğru ve kanûna uygun olduğunu söyler. Kanûnun istediği ise, bu dört yoldan biri olup, diğer üçü yanlışdır. Fekat, kanûndan ayrılmaları, kanûnu tanımadıkları için, devlete karşı gelmek için olmayıp, hepsi kanûna uymak, devletin emrini yerine getirmek için çalışdıklarından, hiçbiri suçlu görülmez. Belki, böyle uğraşdıkları için, beğenilir. Fekat, doğrusunu bulan dahâ çok beğenilip, mükâfât alır. Dört mezhebin hâli de böyledir. Allahü teâlânın istediği yol, elbette birdir. Dört mezhebin ayrıldığı bir işde, birinin doğru olup, diğer üçünün yanlış olması lâzımdır. Fekat, her mezheb imâmı, doğru yolu bulmak için uğraşdığından, yanılanlar afv olur. Hattâ sevâb kazanır. Çünki, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ümmetime, yanıldığı ve unutduğu için cezâ yokdur) buyurdu. Bu ayrılıkları ba’zı işlerde olup, ibâdetlerin çoğunda, ya’nî Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin açık olarak bildirdikleri ahkâmda ve inanılacak şeylerde, aralarında tam birlik bulunduğundan, birbirini kötülemezler.

[Süâl: İngilizlerin Arabistânda kurmuş oldukları bozuk fırkadaki vehhâbîler ve onların kitâblarını okuyanlar diyor ki, (mezhebler ikinci asrda meydâna çıkdı. Eshâb ve Tâbi’în, hangi mezhebde idi?)

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.