401

Bu yehûdî, müslimân göründü. Önce Basraya geldi. (Îsâaleyhisselâm” tekrâr dünyâya gelecek. Muhammed “aleyhisselâm” gelmez olur mu? O da gelecek, Alî ile birlikde dünyâyı küfrden kurtaracak. Hilâfet Alînin hakkı idi. Üç halîfe, Onun hakkını elinden zorla aldı) diyordu. Basradan koğuldu. Kûfeye gelip, halkı aldatmağa başladı. Buradan da koğuldu. Şâma geldi. Şâmda, Eshâb-ı kirâmdan yüz bulamayınca Mısra kaçdı. Mısrda, Hâlid bin Mülcim, Sûdan bin Hamrân, Gâfıkî bin Harb ve Kinâne bin Bişr gibi soysuz, azılı haydutları etrafına topladı. Kendisini Ehl-i beytin âşıkı olarak tanıtdı. Herkese, hazret-i Alîye uymak, Ona uymıyanlara düşman olmak lâzım olduğunu söylüyordu. Kendisine inananlara da, ayrıca (Peygamberden sonra, insanların en üstünü hazret-i Alîdir. O, Peygamberin vasîsi, kardeşi, dâmâdıdır) diyordu. Sözlerine inandırmak için, âyet-i kerîmelere yanlış ma’nâlar veriyor, hadîs uydurarak câhilleri aldatıyordu. Böyle yapanlara (Zındık) denir. Bu sözlerine de inananlara, (Peygamber kendinden sonra hazret-i Alînin halîfe olmasını emr etdi. Eshâb, Peygamberi dinlemediler. Alînin hakkını çiğnediler. Dünyâ çıkarları için, dinlerini terk etdiler) diyordu. Bu sırları herkese açma, diye sıkı tenbîh ediyordu. (Ben şan ve şöhreti sevmem. Maksadım, yalnız, size doğru yolu bildirmekdir) diyordu. Böylece hazret-i Osmânın şehîd edilmesine sebeb oldu. Sonra, hazret-i Alînin askeri arasına, üç halîfenin düşmanlığını yaymağa çalışdı. Burada da başarı sağladı. Buna aldananlara (Sebeiyye) denir. [Sonradan hurûfî denildi.] Hazret-i Alî, bu dedikoduları haber alınca, minbere çıkıp, üç halîfeye dil uzatanları ağır suçladı. Birkaçını döğmekle korkutdu. İbni Sebe’ bu başarısını görünce, seçdiklerine, gizlice, hazret-i Alînin kerâmetlerini ileri sürerek, (Bu insan gücünün üstündeki işleri, Onun ilâh olduğunu anlatıyor) diyor ve hazret-i Alînin (Sekr-i tarîkat) hâlindeki sözlerini de şâhid gösteriyordu. Hazret-i Alî, bu sözleri de haber aldı. İbni Sebe’i ve ona inananları, ya’nî hurûfîleri ateşde yakacağını bildirdi. Bunları Medâyn şehrine sürdü. Fekat, orada da râhat durmadı. Adamlarını Irâka ve Azerbaycâna göndererek, Eshâb-ı kirâm düşmanlığını yaydı. Hazret-i Alî, Şâmlılarla harb etmekde olduğundan, bunlarla uğraşmağa, halîfelik işlerini yapmağa vakt bulamadı.

Süâl: Hazret-i Alî, Deve ve Sıffîn vak’alarında, karşısında bulunan Eshâb-ı kirâm ile anlaşsaydı, Onlarla harb etmeseydi, O din kardeşleri ile birleşerek, O sevdikleri ile elele vererek, İbni Sebe’ kâfiri ile ve onun yanına toplanmış olan hurûfîlerle harb etselerdi, islâmiyyete yapmış olduğu büyük hizmetlere, bir yenisini de katmış olurdu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.