401

Doğru yolu söyliyen hamiyyetli Ehl-i sünnet âlimlerini zindanlarda çürütdüler, şehîd etdiler. Bunlara göre, her zemânda imâm bulunmak lâzımdır. Câhillere kitâb okumağı, kültürlü olanlara da, eski kitâbları okumağı yasak ederler. Böylece bozuk yolda olduklarını, kötülüklerini örtmek isterler. Eski yunan felsefesini severler. Din bilgileri ile alay ederler. [Bunların bir ismi (Karâmita)dır. Çünki, Bağdâd civârında, Vâsıt köyünden çıkan Hamdân Kurmut isminde biri, 278 [m. 891] yılında Karâmita devletini kurdu ve Ehl-i sünnete çok işkence yaparak müslimânları İsmâ’îlî fırkasına sokmağa zorladı. Necdde yerleşdiler. 317 [m. 929] yılında reîsleri olan Ebû Tâhir, Mekkeyi basıp binlerce hâcıyı kesdi. Hazîneyi ve evleri yağma etdi. Hacer-i esvedi yerinden söküp, baş şehrleri olan Basra civârındaki Hecr şehrine götürdüler. Bu mubârek taş, yirmi iki sene Karâmitîlerin elinde kaldı. Hükûmetleri 328 yılında bozularak, müslimânlar büyük bir belâdan kurtuldu.]

Zeydiyye fırkası, Zeyd bin Alî Zeynel’âbidîne bağlıdırlar. [Zeynel’âbidîn Alî bin Hüseyn, oniki imâmın dördüncüsüdür. Onbeş yaşında iken Kerbelâ fâci’asından kurtuldu. (46-94 [m. 713]) Medînede vefât etdi. Amcası imâm-ı Hasenin yanındadır “radıyallahü anhüm”.] Zeydiyye fırkası üç kısmdır:Cârûdiyye denilen kısmı, halîfelik Alînin hakkı idi, Eshâb, onun hakkını vermedikleri için, kâfir oldular diyorlar. İkinci kısmı, Süleymâniyyedir. Bunlar, Ebû Bekr ile Ömerin “radıyallahü anhümâ” hak halîfe olduğuna inanıyor. Eshâb yanılarak, Alî dururken bunları halîfe yapdı diyorlar. Fekat, bu yanılmaları, fısk, günâh değildir, diyorlar. Osmân, Talha ve Zübeyr ve Âişe “radıyallahü anhüm”kâfir oldu diyorlar. Üçüncüsü Tebîriyye kısmıdır. Bunlar da, Süleymâniyye gibidir. Yalnız, Osmân “radıyallahü anh” için kötü söylemiyorlar. Zemânımızdaki Zeydîlerin çoğu, bu üç kısmdan ayrı olup, Mu’tezile gibi inanıyor ve Hanefî mezhebi gibi ibâdet ediyorlar.

İmâmiyye fırkası, Alînin “radıyallahü anh” halîfe olması, açıkça emr olunmuşdu. Eshâb, bu emri yerine getirmediği için kâfir oldu, diyor. Halîfelik imâm-ı Ca’fer Sâdıka kadar, babadan oğula geçdiği muhakkakdır. Ondan sonra kimde olduğu belli olmadı diyorlar. Çoğuna göre, Ca’fer Sâdıkdan sonra, yedinci imâm, oğlu Mûsâ Kâzım [129-186 [m. 799] Bağdâdda, Kâzımiyye mahallesinde medfûndur], bundan sonra, bunun oğlu Alî Rızâ [148-203 Îrânın doğusunda Meşhed ya’nî Tus şehrinde], bundan sonra, oğlu Muhammed Takî [194-220 Kâzımiyyede], bundan sonra, Ebülhasen Alî bin Muhammed Hâdî Nakî [213-254 Sermen Rey şehrinde Asker mahallesinde], bundan sonra, onbirinci imâm Hasen bin Alî Askerî [232-261 [m. 875] Bağdâdda, babası yanındadır], bundan sonra, oniki imâmın sonuncusu, Muhammed bin Hasen Mehdîdir [255 de dünyâya gelip, on veya onyedi yaşında iken, evinde bir mağaraya girip bir dahâ çıkmamışdır].

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.