1249

1 — (Tevâ) ile. Ya’nî kabûl edendeki alacağın telef olması ile. (Telef) [ya’nî yok olmak] da, iki dürlü olur. Kabûl eden, sözünden döner. İnkâr eder ve yemîn eder. Havâleyi veren ve alan da, isbât edemez. Fekat, ikisinden birisi, sened veyâ şâhid ile isbât ederse, tevâ olmaz. Havâle kabûl eden, müflis olarak vefât edince de, tevâ hâsıl olur.

2 — Havâle fesh edilmekle bozulur. Havâle veren ve alan birlikde fesh eder. Havâleyi veren bunu tekrâr başka birine havâle edince de, birincisi bozulur.

Havâleyi alan ve kabûl eden (Muhayyer) olabilir. Önceden, bu şart ile râzı olmuşlar ise, ikisi de, yalnız başına fesh edebilir.

Bâyı’ın, satmış olduğu mal karşılığı müşterîden alacağı semenden ödenmek üzere bir alacaklısına verdiği havâlede, mebî’ teslîmden önce helâk olarak, semeni vermek lâzım gelmese veyâ muhayyerlik sebebi ile, mebî’ bâyı’a i’âde olunsa yâhud bey’, ikâle [fesh] edilse, havâle bâtıl olmaz. Çünki, havâle sözü kesilirken, müşterî borclu idi. Müşterî ödediğini bâyı’dan alır. Fekat müşterî, bâyı’ı, borclusu üzerine havâle etse ve müşterînin borclusu bunu kabûl etse, mebî’ bâyı’a red olunduğu zemân, hâkim bu havâleyi ibtâl eder.

Acele olması bildirilmiyen havâlede, borc eski hâli ile ödenir. Acele veyâ zemânı bildirilen havâlede ise, bu şarta göre ödenir.

Belli zemânda ödenecek borc, aynı zemânda veyâ dahâ çok veyâ dahâ az zemânda ödenmek üzere havâle olunabilir. Acele borc, belli bir zemân sonra ödenmek üzere havâle olunabilir. Meselâ, bir kimse, ödünc aldığı birini, bir kimse üzerine bir sene sonra ödemek üzere havâle edebilir.

Havâle kabûl eden, borcu ödemeden, havâle verenden istiyemez. Ödedikden sonra ister. (Dürr-ül-muhtâr)da Karz faslından hemen önce diyor ki, ödünc verilen alacak, borclu tarafından başkasına havâle edilince, alacaklının ta’yîn edeceği belli zemânda ödenmesi câiz olduğu gibi, borclunun belli zemânda alacaklı olduğu kimseye havâle olununca, havâlenin de, bu belli târîhde ödenmesi câiz olur. Ödünc verirken ödeme târîhi koyabilmek için, böyle havâle yapılır. Havâlenin sözleşmesinde, havâle veren de bulundu ise, havâleyi kabûl eden, başka mal ödemiş veyâ havâleyi alan, bunu ona hediyye etmiş, sadaka vermiş ise, havâle verenden havâle olunan malı veyâ kıymetini ister veyâ havâleyi verene olan borcu ile ödeşir.

Havâle kabûl eden ile havâleyi alan uyuşarak, havâle olunan borcdan az veyâ çok verirse, havâle verenden, bu verdiği mikdârı istiyebilir. Havâle olunan mikdârı istiyemez. Havâleyi alan, kabûl edene ibrâ, ya’nî halâl ederse, havâleyi kabûl eden, havâle verenden birşey istiyemez. Fekat, havâleyi alan, kabûl edene hediyye ederse, kabûl eden, havâle verenden, havâle olunanı istiyebilir. Havâleyi ibrâ, ya’nî halâl ederse, havâle verenden birşey istiyemez.

[Bundan anlaşılıyor ki, bankaların, tüccârların, bono, sened kırmaları câiz değildir. Banka bonoyu getirene az para verip, bonoyu yazandan, bu verdiğini değil, bonoda yazılı dahâ çok parayı alıyor ki, câiz olmadığı anlaşılmakdadır].

Borcu, belli bir zemân sonra, kendine veyâ adı yazılı başka bir kimseye ödemesi için, alacaklının, borcluya gönderdiği mektûba, (Poliçe) denir.

Bâyı’, semen ile ödenmek üzere bir alacaklısını, müşterîye havâle etmek şartı ile olan bey’, fâsiddir. Havâle de bâtıl olur. Müşterînin, bâyı’ı semen ile başkası üzerine havâle etmesi şartı ile yapılan bey’ sahîh olur. Fâsid satışa bakınız! Müşterînin bâyı’a, yalnız borclusunun hâzırladığı bonoyu vermesi ve bu bononun dahâ önce, havâle alanlar tarafından tekrâr havâle edilmiş olmaması lâzımdır. Elden ele dolaşan bonoların sahîh havâle olmadıkları, fülûs gibi semen olarak kullanıldıkları yukarıda bildirilmişdi.

(Mecelle)nin binaltıyüzkırkıncı [1640] maddesinde, (Dâyine medyûnunun medyûnu hasm olmaz) diyor.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.