1249

Meselâ ölendeki alacağını, ölüye borcu olandan istiyemez. Binaltıyüzkırkbirinci [1641] maddesinde, (Bâyı’a müşterînin müşterîsi hasm olmaz) diyor. Meselâ bir kimse satın aldığı malın parasını bâyı’a ödemeden, bu malı başkasına satsa, birinci bâyı’, ikinci müşterîye, (Bu malı sana satan kimse, benden satın almışdı ve parasını bana ödememişdi. Malımı veyâ parasını bana ver) diyemez.

(Süftece) şeklinde havâle yapmak, tahrîmen mekrûhdur. Süftece, yolcuya borc verip, gitdiği yerde, falancaya ödiyeceksin demekdir. Borc, yolda tehlükeye uğrarsa, alacaklı, malını bu tehlükeden, böylece kurtarmış oluyor. Çünki, borclunun tehlüke olsa da, borc telef olsa da, gitdiği yerde ödemesi lâzımdır. Ödünc veren, o yerdeki falanca arkadaşını, ödünc verdiği yolcu üzerine, mektûb ile, havâle etmekdedir. Süftece şartı olmıyarak, yolcuya ödünc vermek câizdir.

14 — VEKÂLET

(Vekâlet), bir kimsenin, bir işi yapmak için, başkasını kendi yerine koyması [başkasına iş havâlesi] demekdir. Yerine geçirilen başka kimseye (Vekîl) denir. Vekîl edene (Sâhib) denir. Bir kimsenin sözünü başkasına götürene (Resûl) veyâ (Haberci) denir.

Birini vekîl yapmak, îcâb ve kabûl ile olur. Ya’nî, (Seni vekîl yapdım) ve (Kabûl etdim) sözleri veyâ yazıları ile olur. Vekîl, cevâb vermeden, işi yapmağa başlasa, kabûl etmiş olur. İş habersiz yapıldıkdan sonra, sâhibinin, izn verdim demesi ile de, vekîl etmiş olur. Kirâcı kirâ ile, kirâdaki malı ta’mîr etmeğe vekîl yapılabilir.

Bir iş için emr verince, ba’zan vekîl, ba’zan da haberci yapılır. (Zahîret-ül-Bürhâniyye) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, (Bir kimse, birisine yüz lira verip, bunu filâncaya ödünc vereceğim. Ona git! Bu parayı sana falan kimse ödünc yolladı de! Bunu verip karşılığında rehn al dese, bu da giderek yüz lirayı verip, rehn olarak bir mal alsa, bu (Haberci) olur. Emr eden kimse, rehni haberciden alabilir. Çünki haberci, emr eden kimse için konuşmuşdur. Kendi için konuşmamışdır. Sözleşmeden doğan haklar emr veren kimse için olur. Haberci, onun sözünü iletmiş, rehni onun için almış olmakdadır. Rehn habercinin elinde helâk olursa, emr veren kimsenin elinde helâk olmuş gibidir. Bu kimse, ona, seni vekîl etdim dese, o da, kabûl etdim dese, bu kimse rehni vekîlden alamaz. Çünki, vekîl, rehni kendi için istemişdir. Sözleşmesinin hakları vekîle olur. Rehni saklamak da bu haklardandır. Rehni veren, vekîl için vermişdir. Rehn vekîlin elinde helâk olursa, yine emr veren kimse öder. Çünki, rehn helâk olunca, deyni almış da, rehni geri vermiş gibi olur. Deyni geri alıp da, kendinde iken deyn helâk olsaydı, emr verene ödemezdi). Bir kimsenin emri ile, hizmetcisi gidip mal satın alsa, onun vekîli olmuşdur. O kimse, pazarlık etdiği malı almak için gönderse, efendisinin resûlü [habercisi] olur.

Vekîl yapmak, ba’zan şartlı olur. Meselâ, [şu sâatimi yüz liraya satmağa seni vekîl etdim!] demek gibi.

Vekîl edenin, işi yapabilecek kimse olması şartdır. Vekîlin âkıl olması şartdır. Bâlig olması şart değildir.

Hediyye, âriyet, rehn, emânet, ödünc vermek ve da’vâ açmakda, şirket yapmakda, vekîl, sâhibinin adını söyliyerek iş görür. Söylemezse, işleri sahîh olmaz.

Alış-verişde, kirâya vermekde, da’vâcı ile uyuşmakda, kendi adına yapması da câiz olur ise de, o işin haklarından kendi mes’ûl olur. Aldığı şeyler sâhibinin olur. Sâhibinin adını söyliyerek yaparsa, haberci gibi olur. Habercinin yapdığı işlerin mes’ûliyyeti, sâhibinin üzerine olur. (Dürer) kitâbında, yimeği, içmeği anlatırken diyor ki, (Alış-verişde ve vekîl etmekde, bir kişinin sözü kabûl edilir. Meselâ, bir kâfir, bir kadın, bir fâsık veyâ bir köle,

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.