481

Tesavvuf yolunda ilerliyenler, Allahü teâlânın celâl sıfatında iken, rahmet-i ilâhiyyeyi ve Allah sevgisini düşünemezler. Bunları cemâl sıfatı kapladığı zemân, Cehennem azâbını, Allah korkusunu unutuyorlar. Tesavvuf serhoşluğu denilen bu hâllerinde, muhabbeti veyâ korkuyu hafîf gören şeyler söylüyorlar. Ayılınca, bu sözlerine pişmân oluyorlar, tevbe ediyorlar.

(Sâffât) sûresi, altmışbirinci âyetinde meâlen, (Çalışanlar, işte bu gibi se’âdetler için çalışsınlar) ve (Mütaffifîn) sûresi, yirmialtıncı âyetinde meâlen, (Birbiri ile müsâbaka edenler, bunun için yarışsınlar) buyuruldu. Bu âyet-i kerîmeler, Cennet ni’metleri için seve seve çalışmağı emr buyurmakdadır.

Reformculardan Ahmed Midhat efendi de, (Nizâ-ı ilm ve din),ya’nî ilm ve dînin çekişmesi ismindeki kitâbında, îmânın şartı olan kıyâmetde dirilmek bilgisini gözden düşürmeğe çalışırken, Cennetin yiyeceklerini, içeceklerini, hûrîlerini, aç gözlülüğü ve maddeciliği okşayan birer hîle saymakdadır. Hâlbuki, kendisi ilm ile dîni ayırarak hîle yapmakdadır. İslâm dîni, ilmin tâ kendisidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak islâm düşmanlığına alâmetdir. Dünyâda bu zevklerin peşinde koşan ve din âlimlerini, dînî vazîfelerin, bu dünyâ zevkleri için yapılması lâzım olacağını bildirmedikleri için kötüleyen ve insanların, her şeyden dahâ câzib, dahâ tatlı olan bu dünyâ zevklerine kavuşmak için ibâdete sarılacaklarını söyleyen dinde reformcuların, bu zevklerin Cennetde bulunmasına karşı koymaları, islâmiyyete leke sürmek istediklerini açıkça göstermekdedir. İslâm âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, müslimânları Cennet ni’metlerine kavuşmak ve Cehennem azâbından kurtulmak için ibâdete sarılmalarına çalışmalarını taşlayan böyle sözler çok görülmüşdür. Bir hurûfî babası da:

Cenneti andıkça zâhid, ekl-ü şürbün lezzetin söyler.

demişdi. Böyle sözler, (Vâkı’a) sûresinin onsekizinci âyet-i kerîmesine taş atmakdadır. Cennet ni’metlerini ve Cehennem azâblarını hafîf görenlerden bir kısmı da, bunların, Allah sevgisi yanında hiç kıymetleri yokdur, diyorlar. Hâlbuki, bunlar için ibâdet etmek, Allah sevgisi olmadığını göstermez. Allahın sevdikleri Cennetdedir ve Allahü teâlâ, Cennetdekilerden râzıdır. Evet, se’âdetlerin ve lezzetlerin en büyüğü, Allahın rızâsına kavuşmakdır. Fekat, Allahü teâlânın, övdüğü ve ona kavuşmak için çalışınız dediği Cennet ni’metleri ile alay etmek de, insanı Allah rızâsına kavuşdurmaz. Dinde reformcular, ibâdetleri âhıretde azâbdan kurtulmak ve sevâblara, ya’nî iyiliklere kavuşmak için değil de, dünyânın düzeni ve huzûru için yapılmasını istediklerinden, Allah rızâsını düşünmedikleri anlaşılmakdadır.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.