401

Deve ve Sıffîn vak’alarında, hazret-i Alînin karşısında bulunan Eshâb-ı kirâmdan hiçbiri, hazret-i Alî ile harb etmek niyyetinde değildi. Hazret-i Osmânın kâtillerine kısâs yapılmasını istiyorlardı. Kâtiller hazret-i Alînin “kerremallahü vecheh” etrâfında toplandıkları için, Onunla da harb edildi.

(Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerîfi, (Sana düşmanlık, bana düşmanlıkdır) demekdir. Deve ve Sıffîn vak’asında bulunanların, hazret-i Alîye düşman olmadıkları meydândadır. Düşmanlıkla harb etmediler. Müslimânlar arasına giren fesâdı kaldırmak ve kısâs vazîfesini yapdırmak istediler. Sonu harbe sürüklendi. İhtiyârî işler, kasd ile, irâde ile yapılır. İşin iyi veyâ kötü olması bu irâdenin iyi veyâ kötü olmasına bağlıdır. Meselâ bir kimse, şu çanağı kıranı döverim dese, biri geçerken, ayağı kayıp kırılsa bunu dövmesi uygun olmaz. Hazret-i Emîr ile “kerremallahü vecheh” harb edenlerin hâlleri de, bunun gibidir.

Hazret-i Alî ile harb, Resûlullah ile harb olacağını kabûl etsek bile, resûl ile harb etmek, her zemân küfr olmaz. Peygamberliğini inkâr ederek yapılırsa, küfr olur. Dünyâlık ve mal ele geçirmek için yapılırsa, küfr olmaz. Çünki, Kur’ân-ı kerîmde, yol kesiciler için, (Allah ile Resûlullah ile harb ediyorlar ve yer yüzünde fesâd çıkarmağa uğraşıyorlar) meâlinde âyet-i kerîme vardır. Hâlbuki, yol kesenlerin kâfir olmadığı sözbirliği ile bildirilmişdir. Fâiz yiyenler için de, böyle âyet-i kerîme vardır. Hâlbuki, fâiz yiyenlerin de kâfir olmadığında sözbirliği vardır. Âyet-i kerîmede, Allahü teâlâya ve Resûle karşı harb denilmekdedir. Bu hadîs-i şerîfde ise, yalnız Resûlüne karşı harb olduğu bildiriliyor. Allaha ve Resûlüne birlikde olan harb, küfr demek olmayınca, yalnız Resûle karşı harbdir demek nasıl küfr olur? Evet, dîni inkâr ve islâmı tahkîr sebebi ile Resûl ile harb, elbet küfrdür. Fekat, böyle olmıyan harbler küfr olmaz. Hazret-i Mûsânın, hazret-i Hârûna öfkelenerek, saçını ve sakalını tutması da, harb demekdir. Harbde de böyle şeyler olur. (Sen bana, Mûsânın yanında Hârûn gibisin) hadîs-i şerîfini bu harbe benzetene ne denecek? Resûlullahın sevgilisi ve mubârek zevcesi, hazret-i Alînin, kâtilleri himâye etdiğini, kısâsın yapılmasında gevşek davrandığını anladı. Ona gücendi. Hazret-i Mûsâ da, hazret-i Hârûnun, buzağıya tapanları koruduğunu, onlara cezâ vermekde gevşek davrandığını anlıyarak, Peygamber olan bu kardeşini incitdi. Peygambere karşı her dürlü harb, küfr olsaydı, hazret-i Mûsâ, o ânda, hâşâ kâfir olurdu. Yûsüf aleyhisselâmın kardeşleri de Ona yapdıkları işle, Ya’kûb aleyhisselâmı incitdiler. Bu da, muhârebeden aşağı bir şey değildir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.